‘HORTUMLARI KESTİK’ DİYE AÇIKLAMA YAPAN BAŞBAKAN ENERJİ BAKANLIĞI İLE İLGİLİ BEYAZ MADEN, MAVİ HAT, KAZI VE KÖSTEBEK OPERASYONLARINA BAKSIN
AKP İKTİDARI ENERJİDE SINIFTA KALMIŞTIR
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi mezunu, Antalya Milletvekili, TBMM Enerji Komisyonu üyesi Hüsnü Çöllü, AKP"nin sadece özel sektöre dayalı enerji politikalarının sonucunun, elektriğe son 6 ayda % 50"ye yakın zam yapılması olduğunu ifade etti.
"Doğalgaza bağımlılığı azaltılacağız" diyen iktidarın yeni yeni doğalgaz çevrim santralleri inşa ettiğini belirten Çöllü, enerji sektöründeki hortumlamalara dikkatleri çekiyor. “Hortumlar şimdi başka yerlere bağlanıyor. Enerji Bakanlığı"yla ilgili yapılan operasyonlar da bunun en açık kanıtıdır. Bakın, Beyaz Maden Operasyonu, Mavi Hat Operasyonu, Kazı Operasyonu, Köstebek Operasyonu. Bunların hepsinde Enerji Bakanlığı var” diyen Çöllü ile yaptığımız röportajı sunuyoruz.
AKP"nin enerji alanında 6 yıllık uygulamasını nasıl buluyorsunuz? Türkiye"de neler yaşandı bu süreçte?
Günümüzde enerji en stratejik kaynak durumuna gelmiştir. Ulusal güvenliğin en önemli unsurlarından biridir. Uluslararası ilişkilerde en önemli gündem maddesi olabilmekte, hatta yakınımızda yaşanan Irak Savaşı"nın nedenleri arasında petrolün kontrolünün yattığı sıkça söylenmektedir. Böylesine stratejik, ulusal bağımsızlık açısından da büyük bir önem taşıyan bir konuda AKP iktidarının başarılı bir uygulama ortaya koyabildiğini söyleyebilmek mümkün değildir.
Gelinen nokta da, Türkiye, enerjisinin büyük bölümünü yaklaşık yüzde 75"ini ithal ediyor ve bugün sık sık gündeme gelen cari açık sorununun da büyük bölümü bu ithalattan kaynaklanıyor. Ayrıca, arz güvenliği konusunda ciddi bir sorun ortaya çıkmış, son 6 ayda elektrik fiyatı neredeyse yüzde 50 artmış ve otomatik fiyatlandırma ile de yılsonunda ne olacağı kestirilemiyor. Yani enerji ithalatını azaltılamadığı, arz güvenliği ve fiyat istikrarının sağlanamadığı bir noktadayız. Bu sonuca getiren politikanın sahibi, uygulayıcısı ve sorumlusu AKP iktidarıdır.
Bu noktaya nasıl gelindi? AKP bu gidişatı hiç mi göremedi?
Her alanda olduğu gibi, enerji alanında da özelleştirme, liberalizasyon, yeniden yapılandırma bir çözümmüş gibi dayatıldı. Enerji alanında da, serbest piyasa ekonomisi içerisinde her sorunun çözüleceği varsayıldı. Biliyorsunuz, Türkiye 2001"de büyük bir ekonomik kriz yaşadı. Kriz döneminin düzenlemelerinden biri de 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu olmuştur ve enerji alanında yeni bir dönem başlamıştır. Kamunun bu alanda yatırım yapması yasaklanmış, serbest piyasa ekonomisi içerisinde sistemin işleyeceği öngörülmüştür. Ama gelinen noktada, sistemin işlemediği, arz güvenliği konusunda ciddi risklerin oluştuğu bir döneme geldik. Bakanlığın yüzde 6.3"lük düşük senaryodaki talep artışı tahminine göre her yıl en az 2000-2500 megavatlık yeni yatırım yapılması gerekirken, özel sektörün yaptığı yatırımlar yıllık 700 megavat düzeyinde kaldı. Bu durum ülkenin enerjide yedek kapasitesinin giderek kaybolmasına yol açtı ve enerjide bıçak sırtı bir döneme girildi. Geçen yaz yaşadık elektrik kesintilerini ve özellikle benim seçim bölgem Antalya"da da habersiz bir şekilde yapılan kesintiler nedeniyle ciddi sorunlar yaşandı. Özel sektörün neden yatırım yapmadığını sorgulamak gerekir.
Geçen günlerde, Uluslar Arası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Fatih Birol, Komisyonumuzda bir sunum yaptı. Orada ilginç bir saptaması vardı. Dedi ki; “Enerjide ciddi bir arz güvenliği sorunu var. Ne körü körüne devletçi politikalar, ne de körü körüne serbest piyasa”. Biz ne yaptık, 2001"den sonra devlet elini çeksin, piyasa koşullarında her şey yoluna girecek dedik. Uzun vadeli ve ulusal çıkarları gözeten planlamalar yapmak yerine, özel sektörün sorunları çözeceğini varsaydık. Özel sektörü de tek başına suçlamak istemem ama onlar da karlılığı ön planda tutunca, kriz noktasına geldik. Arz açığının üzerine bir de Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği eklenince, elektrikte neredeyse bir karaborsa oluştu. Geçenlerde ülkemizin önemli işkadınlarından birisi “18 kuruşa alıyorsunuz, 8 kuruşa satıyorsunuz” diye, Enerji Bakanı"na tepki gösteriyordu.
Evet ben de sormak istiyorum, Neden 18 kuruşa alınıyor? Bu aradaki fark nereden karşılanıyor? Bu para havadan gelmiyor, yine vatandaşımızın cebinden çıkıyor. Bu sistem nedeniyle kamunun fazladan ödediği miktarın 1.3 milyar YTL olduğu hesaplanıyor. Bu çok ciddi bir rakam. Kamu yatırım için kaynak bulamıyor ama elektrik borsasından elektrik alıp, fazladan 1.3 milyar YTL ödeyebiliyor.
Hedeflenen neydi, sonuç ne oldu. Arz güvenliği sağlanıp, rekabet ortamı içerisinde fiyat oluşacaktı. Ama tam tersi oldu. Hem arz açığı var, hem de vatandaşa Ocak"ta yüzde 20, Temmuz"da yüzde 21 zam çıktı. Toplamda baktığınızda 6 aylık zam oranı neredeyse yüzde 50"yi buluyor. Şimdi, otomatik zam devreye sokuluyor. Serbest piyasa ekonomisi içerisinde her şey çözülecekti ama beklentilerin hiçbiri gerçekleşmedi. Yani ne elektrikte arz güvenliğini sağlanabildi, ne fiyat istikrarı sağlanabildi, ne de enerjide dışa bağımlılık azaltılabildi. Başka konularda var üzerinde durulması gereken ama sadece bu üç unsura bakıldığında bile AKP iktidarının enerjide sınıfta kaldığı açıkça görülmektedir.
Türkiye"nin bir enerji politikası var mı? Yani uzun vadeli planlamalar yapılıyor mu?
Bence yok. AKP iktidarının böyle bir niyeti de yok. Biliyorsunuz, geçmiş dönemde de “karanlıkta kalacağız”, “kesintiler kapıda” söylemleriyle Türkiye doğalgaza bağımlı hale getirildi. AKP iktidarı, bu politikayı uygulayanları Yüce Divan"a gönderdi. Enerji Bakanı Güler, hamasi nutuklar atıyordu. Ama ne oldu. Herkes, yani enerji ile ilgili herkes Türkiye"nin doğalgaza dayalı elektrik üretiminden kurtulması gerektiğini söylüyor, ama şimdi yeni doğalgaz çevrim santralları inşa ediliyor. Biri de benim seçim bölgem Antalya"da kuruluyor. Çünkü yaz aylarında talep iki katına çıkıyor, ama talebi karşılayacak yerli ve yenilenebilir kaynaklara yatırım yapılmadığı için kısa vadeli çözüm olarak doğalgaz çevrim santralı kuruluyor. Bunun sağlam verilere dayalı bir planlamanın, ulusal bir stratejinin parçası olduğunu söylemem mümkün müdür? Doğalgaz ve alım garantili anlaşmalar nedeniyle ilgili bir şey daha söylemek istiyorum. İstanbul Teknik Üniversitesi"nin Enerji Raporu"nda bir kavram var: “Elektrikte lüks üretim”. Türkiye ne yapıyor, alım garantili anlaşmalar nedeniyle, kamunun elindeki linyit ve hidroelektrik santralarındaki üretimi kısıyor, doğalgaz santralarından pahallı elektrik alıyor. Bilim adamlarımızın tespiti, Türkiye"nin elektrikte lüks üretim yaptığıdır. Türkiye yerli ve yenilebilir kaynaklarına vermediğini, dışa bağımlı, pahallı kaynaklara veriyor.
Nükleer santral projesini nereye koyuyorsunuz bu noktada?
Bence nükleer santral konusu da bu plansızlığın, uzun vadeli bakamayışın bir ürünüdür. Yine dışa bağımlı ve pahallı bir seçenek Türkiye"ye dayatılıyor. Türkiye kendi elindeki kaynaklar yerine, dışa bağımlı enerji politikasını sürdürdüğü sürece, enerji sorununu çözmesi mümkün değildir. Bakın Türkiye nükleer macerasına nasıl girdi? Önce bir yasa çıkardılar. Nükleer teknoloji ile ilgili kaygılar ortada. Ne bu kaygılar ne de yasadaki teknik eksikler konusundaki uyarılarımızı dikkate alındı. Cumhurbaşkanı veto edince, bir sürü önerge ile yasayı yeniden yazdılar. Altı ay önce çıkardıkları, nükleer yasasını yeniden yazdılar. Altı ayda ne değişti nükleer konusunda. Türkiye nükleer maceraya, belki önümüzdeki 50 yılımızı etkileyecek bir projeye böyle girdi. Bu anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca burada bir noktaya da dikkatinizi çekmek isterim. Bu yasa ile nükleer santralda üretilecek elektrik için fiyat ve alım garantisi veriliyor. Ama aynı garantiler, yerli ve yenilenebilir kaynaklara verilmiyor. Sayın Enerji Bakanı ve AKP iktidarı, dışa bağımlı, pahallı doğalgaz ve nükleer santral konusunda çok atak, ama kendi kaynaklarımıza itibar etmiyor. Kendi kaynaklarımıza aynı destekler verilmiyor. Bu anlayış devam ettiği sürece de Türkiye"nin enerji faturası kabarmaya devam edecektir.
Enerjide böyle bir süreç yaşanıyorsa, Enerji Bakanı ne yapıyor?
Başbakan sürekli “hortumları kestik” diye açıklamalar yapıyordu. Ama hortumların kesildiği falan yoktur. Hortumlar şimdi başka yerlere bağlanıyor. Enerji Bakanlığı"yla ilgili yapılan operasyonlar da bunun en açık kanıtıdır. Bakın, Beyaz Maden Operasyonu, Mavi Hat Operasyonu, Kazı Operasyonu, Köstebek Operasyonu. Bunların hepsinde Enerji Bakanlığı var.
CHP olarak 4 milletvekili arkadaşımla bir komisyon kurduk, raporumuzu önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağız. Görünen tablo hiç iyi değildir. Yani böyle bir tablo içinde enerji politikası üretmek ve yürütmek mümkün değildir. Bakın bir örnek vereyim. İstanbul"da bir maden sahası ile ilgili bir talebe genel müdür iki kez olmaz diyor. Genel müdür izindeyken, yerine bakan vekili 5 bin YTL ruhsat bedeli ile sahayı tahsis ediyor.
Bu konu resmi belgelere geçmiş. Müfettiş raporunda deniliyor ki, bu alan moloz dökmek için kullanıldığında elde edilebilecek gelir 90 milyon YTL olacaktır. Yani 5 bin YTL veriyorsunuz, hiç bir yatırım, masraf yapmadan sahaya moloz döktürüyorsunuz ve 90 milyon YTL kazanıyorsunuz. Yani 18 bin katlık bir rant dönüyor ortada. Bu boyuttaki bir rantın, sadece 2-3 bürokratın paylaşacağını varsaymak, biraz hayalcilik olur. Bu konunu siyasi bağlantıları hala ortada yok. Bunun gibi birçok örnek yaşanmış, belki hala da yaşanıyor. Resmi belgelerde, müfettiş raporlarında, Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında yazıyor. Enerjide uzun vadeli, ulusal çıkarları önceleyen stratejiler geliştirmek yerine, rant aktarma operasyonları yaşanıyor.
İthalat artıyor, arz güvenliği yok, vatandaşın faturası kabarıyor diyorsunuz. CHP olarak sizin öneriniz nedir?
Evet, tablo tam da budur. Türkiye enerjide kötü bir yola sokulmuş ve tüm uyarılarımıza, uzmanların uyarılarına rağmen bu yanlış yolda ilerlemeye de devam ediyor. Yerli ve yenilenebilir kaynaklarımız yerine dışa bağımlı ve pahallı seçenekler devreye sokuluyor. Bir de bunun üzerine, özelleştirme, serbest piyasa uygulamaları, dengeleme ve uzlaştırma gibi uygulamalar eklendiğinde vatandaşımızın elektrik faturası sürekli kabarıyor. Türkiye acil değil, akılcı çözümler üretmelidir. Türkiye"nin yapması gereken, yerli ve yenilenebilir kaynaklar ile tasarrufu önceleyen bir strateji oluşturmak ve bunu tavizsiz uygulamaktır. Tasarruf ve enerji verimliliği, en önemli kaynak olabilecek durumdadır. ABD"deki Nevada Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Yunus A. Çengel"in bir makalesi var: Diyor ki orada; “ABD, tasarrufla tanışmadan evvel büyüyen ekonomisinin elektrik ihtiyacını, nükleer santrallerle karşılamayı planlıyordu ve 1970"li yıllarda onlarca nükleer santral inşasına başlanmıştı. Ancak öngörülmeyen bir şey oldu ve tasarruf tedbirleri büyüyen ekonominin enerji ihtiyacını karşılamaya kâfi geldi. Sonunda toplam 107.000 megavat kapasiteli, değişik yapım aşamasındaki 97 nükleer santral iptal edildi ve harcanan on milyarlarca dolar boşa gitti.”
Bu değerlendirme, tasarrufun ne kadar büyük bir kaynak olabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bakın Türkiye hidrolik potansiyelinin hala neredeyse yüzde 30"unu değerlendirebiliyor. Gelişmiş ülkeler, hidrolik potansiyellerini teknik sınıra yaklaşacak düzeyde, yani tekniğin izin verdiği en son ölçüde kullanırken, biz yüzde 30"unu kullanıyoruz. Rüzgara baktığınızda bugün üretim çok düşük. Uzmanların öngörüsü, rüzgar ile 15 milyar KWh"lik bir üretim yapılabilir. Yani bugünkü üretimin yüzde 7-8"i rüzgardan elde edilebilir. Ama bu teşvik politikası ile mümkün görünmüyor. Ayrıca, Türkiye"nin ciddi bir linyit potansiyeli var. Ama biz kömür ithal ediyoruz, ithal kömüre dayalı santrallar kuruyoruz. Kömür yakma teknolojilerinde ciddi gelişmeler yaşanıyor. Türkiye bu konuda araştırma faaliyetlerine önem vermelidir. Ayrıca, biyokütle, jeotermal ve güneş enerjisi konusunda ciddi araştırma geliştirme çalışmaları yapılmalı, gerekli kaynaklar ayrılmalıdır. Yani özetle şunu söylemek istiyorum, Türkiye kendi kaynaklarına yönelmelidir. Aslında şanslıyız; güneşimiz var, akarsuyumuz var, rüzgarımız var, kömür yataklarımız var. Ama bunları yönetecek, politikacıları iş başına getiremiyoruz. Bu noktada bir değişim olduğunda, Türkiye kendi kaynaklarına yöneldiğinde, nükleere, doğalgaza yani dışa bağımlı kaynaklara verdiği desteği, kendi kaynaklarına verdiğinde enerji sorununu çözecektir.
GEÇ KALMADAN…
15 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder