İzleyiciler

TRABZON DEMOKRATLARI

Fotoğrafım
TRABZON, Türkiye
DEMOKRAT ANAVATAN PARTİSİ İL TEŞKİLATI

22.12.2008

OBAMA MESELESİ ve DÜNYA

Barack Hussein Obama, Kansaslı bir beyaz anne, Kenyalı bir zenci babadan. 4 Ağustos 1961’de Hawai’de doğdu. Barack ismi, Arapça “bereket” kelimesinden geliyor. Göbek adı Huseyin’dir. İlkokulun bir sınıfını Endonezya’da okudu. 1988’de girdiği Harvard Üniversitesi’nde burslu olarak hukuk okumuş ve sınıfındaki 10 öğrenciden 9’unu not ortalamasında geride bırakmıştı. 1776’daki 13 İngiliz kolonisinin bağımsızlık ilanından tam 232 yıl sonra, Beyaz Saray’a Demokrat Parti Adayı ABD’nin 44’üncü Başkanı seçildi.

Obama’nın Seçilmesinin Gösterdikleri
Özet olarak Obama’nın seçilmesinin gösterdiği iki durum vardır:
1-ABD’de halk fakirleşmiştir. Zaten son ekonomik krizin sebebi, halkın alım gücünün düşmesi sonucu ev kredi borçlarını ödeyememeleri olmuştur.

2-Amerikalılar, demokratikleşmiştir. Zencilerden çok beyazlar yeterince demokratikleşmiştir. O nedenle Seçimi kazanan Obama’dan çok, demokrasiyi üretenleri ve onu seçecek derecede demokratikleşen Amerikalı beyazları kutlamak gerekir. Zaten siyahlar ve diğerleri için 1861’deki özgürlük ve eşitlik sivil savaşını da bu Amerikalılar vermişti.

Obama Ne değiştirecek?
Obama, “değişim” sloganıyla seçimi kazandı. Fakat neleri değiştireceğini bilmiyoruz ama ne değiştirmek istediğini seçim vaatlerinde görebiliriz.

Başlıca vaatleri şunlardır: Devletin aktif müdahalesiyle mali krizi çözmek. Orta sınıfın vergi yükünü azaltıp gelir dağılımında adalet sağlamak.
Amerikan askerlerini Irak’tan çekmek ve Afganistan’da terörle mücadeleye hız vermek.

Görüldüğü gibi Obama, biri iç politikayı ilgilendiren ekonomik, diğeri de dış politikayı ilgilendiren diplomatik olmak üzere iki alanda değişim vaat etmektedir.

Değişim Olabilir mi?
Obama’nın vaat ettiği değişimler, ABD’nin ekonomik sisteminde ve dış politikasında radikal değişimler değildir. Bu değişimler, Cumhuriyetçiler veya devlet tarafından çizilen çerçevenin ya da havuzun içinde yüzmekten ibaret olacaktır. Obama’nın yapabileceği değişim, “her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” kabilinden olacaktır. Yani Obama da aynı yoğurdu yiyecektir. Aslında Obama’nın seçilmesi, dışarıda kalan belki de son ABD’lilerin Kapitalizm ana mecrasına katılması, katılamayanların ise kapitalizm tarafından ayıklanması olacaktır.

Obama’nın ekonomik alanda yapacağı değişim, vergi indirimi gibi, kapitalizmin omurgasında değil, yüzünde ve kozmetik olacaktır. Büyük miktarda vergi indirimi yapması imkansız görünmektedir. Çünkü katılaşan Kapitalizm buna izin vermeyecektir.

Dış politikada da radikal değişiklikler imkansızdır. Bu alanda yapabileceği değişimler de daha önce yapılanların hazmedilmesi ve yaraların iyileşmesini sağlamak için bir suhulet döneminin yaşanması olabilir. Çünkü dünyayı yöneten uluslar arası toplumun asıl hedefi bu güçlerini ve sistemlerini Kıyamet’e kadar sürdürmektir. O nedenle ABD aracıyla bütün dünya ülkeleri küçültülecektir. Küçülttükçe güçlenecekler, güçlendikçe küçültecekler. O nedenle, daha önceleri olduğu gibi, onlar dört yıl bekleyebilirler ama sekiz yıl bekleyemezler ve beklemeyecekler. O nedenle aynı emperyal ameliyat işlemine devam edeceğinden ABD’nin Obama döneminde de İran’a saldırması beklenmelidir. Çünkü hedefe giden yolda mevcut ve gelecek için muhammen engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor.

Sonuçta dış politikada ABD’nin devlet politikası, derinleşecek ve kökleşecektir. O nedenle Obama’nın iktidara gelmesiyle özellikle dış politikada da radikal değişim olmayacaktır.

ABD’de siyasal teamül:
Son dönemlerde ABD’de siyasal teamül şöyle olagelmiştir: Bir dönem Cumhuriyetçiler iktidara gelir. Bu dönemde iç ve dış politikada radikal ve köklü işler yapılır. Sonra Demokratlar iktidara gelir. Bu dönem, Cumhuriyetçilerin yaptığı işlerin hazmedilme dönemi olur. O nedenle Cumhuriyetçilerin yaptığı işler ne kadar çok ise onların hazmetme dönemi de o kadar uzun sürer ve Demokratlar o süre iktidarda kalırlar.

Gelecekte Dünya ve Küreselleşme
Küreselleşmeyi çok iyi anlamak gerekir. Küreselleşme; her alanda “teke” gidilmesidir. İnsanlığın dört asıl güç unsuru vardır. Bunlar; felsefe, bilim, teknoloji ve finanstır. Bunlar, birbirini üretir. Bunların ikincil türevleri olan; trafik, üretim ve tüketim biçimleri alanlarında olduğu gibi, ekonomik, sosyal, kültürel, diplomatik ve siyasal alanlarda da tek sisteme doğru gidilecektir. Ama özellikle ve şimdilerde sanayi ve finans alanlarında tekelleşmeye doğru gidiyor dünya.

Tekleşme ve tekelleşme sadedinde finans alanında kendi sermayesi olmaksızın para kiralayarak bankacılık yapan aracı durumdaki finans kurumları ve ikinci el sanayi işletmeleri ayıklanıyor ve sanayi ve finans, asıl sahipleri elinde tekelleşiyor. Yani bu alanlarda konileşme gerçekleşiyor. Bu nedenle finans kurumları ve sanayi işletmeleri arasında birleşmeler giderek artacaktır. Güçlü, zayıfı ayıklayarak tekelleşme tamamlanacaktır.

Aynı durum, felsefe, bilim, sanayi ve teknolojide de yaşanmaya devam edecektir. Diğer tali alanlar, bu tekleşmeyi izleyecektir. Bu güç unsurlarını kiralayarak yaşayan milletlerin, önümüzdeki sürede varlıklarını sürdürmeleri giderek zorlaşacaktır.

Diplomatik ve politik alanda ise; büyük ülkelerin küçültülmesiyle birlikte ortaya çok sayıda ve küçük devletler ortaya çıkacaktır. Hükmen devlet sınırları çoğalacak ama fiilen sınırlar ortadan kalkacaktır. Milli ordular, artık devletleri tarafından istenildiği gibi ve özgürce kullanılamayacaktır.

Çok kültürlülükle birlikte kültürde tekliğe geçilecektir.
Neticede Dünya, küreselleşerek asli bütünlüğüne dönecektir. Dünya, giderek, insanlığın ilk çağlarındaki sadeliğine ve basitliğine dönecektir. Sadece gelişmiş bilim ve teknoloji farkı ile.

Gelecekte, küreselleşme artacak ve yayılacak, kapitalizm katılaşacak ve derinleşecektir.

İnsan Nüfusu
Dünyanın çok hızlı, çok girift ve çok hızlı tempolu ekonomik sistemi sürdürülebilir değildir. Buna ne insanın takati ne de dünyanın kaynakları yeterlidir. Bu nedenle yaşanan ekonomik krizlerden sonra gündeme getirilecek ilk konu insan nüfusunun çokluğu ve dolayısıyla bunun azaltılması olacaktır. Çünkü bilimsel hesaplara göre, gezegenimiz ve dünyamız daha milyarlarca yıl yaşayabilecek kapasiteye sahiptir. O nedenle dünyanın kaynaklarının tüketilmemesi gerekir. Fakat dünyanın bugünkü nüfusu ile bu kaynaklar kısa zamanda tükenecektir. Üstelik bu nüfus artık tüketicidir. Üretim ve insanlığın her alandaki gelişimi için artık bu kadar çok sayıda insan gücüne ihtiyaç yoktur. Bu kadar insanı doyurabilmek için çok üretip çok harcamak gerekir. Dolayısıyla böyle yüksek tempolu üretimli bir sistemi sürdürebilmek imkansızdır. Bu nedenle insan nüfusu mutlaka azaltılacaktır. Nüfusu azaltma işleminde “tabii seleksiyon” kanunu işleyecektir. Yani, yukarıda saydığımız dört güç unsuruna sahip olan güçlüler, onlardan yoksun olan zayıfları ayıklayacaktır.

Doç. Dr. Niyazi KAHVECİ
Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Dış İlişkiler Başkanı

Hiç yorum yok: