İzleyiciler

TRABZON DEMOKRATLARI

Fotoğrafım
TRABZON, Türkiye
DEMOKRAT ANAVATAN PARTİSİ İL TEŞKİLATI

31.10.2008

GENEL MERKEZ DE İLK TOPLANTI YAPILDI...


GENEL BAŞKAN salih UZUN ve MKYK üyelerinin ilk toplantısı yapıldı.İlk toplantıda yapılacaklar ele alındı başta teşkilatlar olmak üzere partinin illerde ki sorunları ele alındı.

Anavatan Partisi Genel Başkanı Salih Uzun, geçmişte çeşitli nedenlerle partiden ayrılanlara, "yuvanıza dönün" çağrısında bulundu.MKYK'da partinin yeni Başkanlık Divanı da belirlendi.

Anavatan Partisi Genel Başkanı Salih Uzun, geçmişte çeşitli nedenlerle partiden ayrılanlara, “yuvanıza dönün” çağrısında bulundu. Uzun, “Zamanı geldi. Geliniz ve bize güç veriniz. Aile fertleri zaman zaman birbirlerinden ayrı düşerler. Fakat hiçbir ayrılık, içinden çıkılan ailenin sıcaklığını unutturamaz. Biliyoruz ki bülbülü altın kafese koymuşlar ah anavatanım demiş. Hiçbir gurbet, memleketin yerini tutamaz. Hiçbir altın kafeste mutlu olunamaz” dedi.

Anavatan Partisi Genel Başkanlığı’nı 25-26 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen 6. Olağanüstü Kongre’de, Erkan Mumcu’dan devralan Salih Uzun, partisinin Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantısı öncesi bir açıklama yaptı. Kendisinin ve yeni Anavatan yönetiminin tek amacının partiyi yeniden ve daha güçlü bir biçimde kitlelerle buluşturmak olacağını vurgulayan Uzun, “Temel ilkemiz bellidir. Kavgasız ve ihtilafsız bir Türkiye, kavgasız ve ihtilafsız bir Anavatan” dedi.
Bu ilkenin üretecekleri bütün politikalarda rehber alınacağını söyleyen Uzun, “Geçmişini, bugününü ve yarınını aynı hedef etrafında birleştirmeyi başaran Anavatan Partisi'ne bundan böyle ahenk hakim olacaktır. Ne birbirimizle ne de milletimizle kavga edeceğiz. Tek kavgamız, milletimizin ekmeğini büyütme kavgası olacaktır” diye konuştu.
Geçmişte çeşitli nedenlerle partiden ayrılanlara da çağrıda bulunan Uzun, şunları söyledi: “Zamanı geldi. Geliniz ve bize güç veriniz. Aile fertleri zaman zaman birbirlerinden ayrı düşerler. Fakat hiçbir ayrılık, içinden çıkılan ailenin sıcaklığını unutturamaz. Biliyoruz ki bülbülü altın kafese koymuşlar ah anavatanım demiş. Hiçbir gurbet, memleketin yerini tutamaz. Hiçbir altın kafeste mutlu olunamaz. Çeşitli nedenlerden dolayı partimizden ayrılan veya kenarda bırakılan her bir Anavatanlı; bu büyük ailenin asli ve vazgeçilmez değerleridir. Biz, ancak değerlerimize sahip çıkarak geleceğimizi kurabiliriz. Anavatan ocağı tütmeye devam ediyor ve devam edecek. Geçmişte bu ocağa odun taşıyanlar, bu ocağa oksijen üfleyenler; bugün de gelsinler ve bu millet ocağında hizmetlerine devam etsinler. Bu büyük bir çağrıdır. İşe bu çağrıyla başlıyoruz. Altın kafestekiler de (iktidar partisindekiler) dahil olmak üzere, hangi gerekçeyle, nereye gitmiş kim varsa herkesi Anavatanlarına dönmeye davet ediyorum.”
-OLTAN SUNGURLU BAŞDANIŞMAN- MKYK’da partinin yeni Başkanlık Divanı da belirlendi. Buna göre Başkanlık Divanında yer alan isimler şöyle: “Niyazi Kahveci, Namık Akay, Cenk Tunçsiper, Ahmet Keskin, Muharrem Doğan, Dursun Akdemir, Barış Tarhan, Ömer Ertaş, Cem Karakeçili, Ebru Kurban Yaldız, Mustafa Uğur Ener, Talip Parlak.” Ayrıca Oltan Sungurlu ve Yılmaz Karakoyunlu, Genel Başkan Danışmanlığı görevine getirildi.

30.10.2008

Anavatan'a aylık 1 milyon $ gelir



22 Temmuz seçimleri öncesi Hazine yardımı alamadığı için AİHM'e başvuran, bugün de trilyonluk borçlarla zor günler yaşayan Anavatan, Mumcu'nun kongre delegelerinin de onayını aldığı projesi sayesinde büyük bir gelire kavuştu..

ERKAN Mumcu giderayak kira gelirleriyle zengin olacak bir parti bırakmayı başardı. 22 Temmuz seçimleri öncesi Hazine yardımı alamadığı için AİHM’e başvuran, bugün de trilyonluk borçlarla zor günler yaşayan Anavatan, Mumcu’nun kongre delegelerinin de onayını aldığı projesi sayesinde, ayda 1 milyon dolar kira geliri elde edecek.

Başkentin arsaları en fazla değerlenen bölgelerinden olan Balgat’taki Anavatan Genel Merkezi, hem Dışişleri Bakanlığı’na hem de büyük alışveriş merkezlerine komşu. Maddi açıdan büyük zorluklar yaşayan, parti teşkilatlarına para gönderemeyen parti, çareyi “gecekonducu” formülünde buldu.

Yeni parti yönetimince de onaylaması beklenen projeye göre, parti genel merkezinin bulunduğu arsa üzerinde 90 bin metrekarelik kapalı alan oluşturularak kiraya verilecek. Müteahhit firmanın alacakları kira gelirleri ile ödenecek. Bu durumda parti, metrekare başına ayda 15 bin dolara yakın gelir sağlayacak. Yönetimin toplam aylık gelir olarak beklediği rakam 1 milyon doların üzerinde.

BELEDİYE ONAYLADI
Erkan Mumcu, önceki gün partililere veda ederken projeyi şu sözlerle anlattı: “Arkamda maddi imkanlarına kavuşmuş bir parti bırakmak istiyordum. Proje yetkili belediyece onaylandı. İhtiyacı kullanacağız, ihtiyaç dışını kiraya vereceğiz. Kira gelirlerinden karşılanmak üzere müteahhite vereceğiz. Yani kimseye bir mal satmıyoruz. Gelirin bir kısmı
müteahhit alacaklarını karşılayacak bir kısmı parti ihtiyaçlarını. Ancak mülkiyet Anavatan’da olacak. MYK bu projeyi oybirliğiyle kabul etti. Büyükşehir Belediyesi’nin partimizin arsasını kültür varlığı olarak tescil ettirip orada bir şey yaptırmama girişimi bertaraf edildi. Kültür Kurulu, Büyükşehir’in talebini reddetti.”

29.10.2008

`ANAVATAN kazandı`




ANAVATAN kongresinin 2. gününde yeni yönetim belirlendi. Genel Başkan Salih Uzun, `Kazanan parti olmuştur. Özal`ın genç evlatları bayrağı daha ileri taşıyacak` dedi. ...

ANAVATAN kongresinin 2. gününde yeni yönetim belirlendi.
Genel Başkan Salih Uzun, `Kazanan partimiz olmuştur.
Özal`ın genç evlatları bayrağı daha ileri taşıyacak` dedi. Genel Başkanlığa ADAY ADAYI olan 4 adayın içinden başkanlığı kazanan UZUN aslında bu partinin Tabanından geliyor.Gençlik kollarında başlayan ANAVATAN macerası tam 19 yıl aralıksız olarak sürmüş.ardından ÇANKAYA ilçe başkanlığı daha sonra da Genel Başkan Yardımcılığı, ve son olarak GENEL BAŞKANLIK.
TRABZON TEŞKİLATI OLARAK: kongre öncesinde aday adaylarının üçünü(SALİH UZUN-MURAT AKDENİZ-AHMET ÖZAL) Trabzon da ağırlayan yola koyan Teşkilatımız ardından Perşembe gününden ANKARA ya hareket etti. KONGRE salonunda yerini alan ekibimiz saatlerce süren DİVAN oluşturma süreci ve ardından seçim sürecini de izledi.Sandıklar açılmaya başlandığı ilk saatlerde yani 00:30 saatlerinde dahi kongre salonundaydılar.



Trabzon KONGRE SALONUNDA rüzgar estirdi. Salonda İl teşkilatı olarak ilk ve tek oluşum TRABZON GRUBU oldu.Grubumuza Elsallayan ve teşekkür eden adaylar oldukça neşeliydiler.salonda Tezahürat yapan ekip sadece Trabzondu....

LİSTEYİ DELEN KOÇAK....


Aday olmadığı halde delegelerin çarşaf listeye yazdığı Mahmut Koçak 310 oyla 1 nci sıradan MKYK" a seçildi. ANAVATAN Partisi"nin 6. Olağanüstü Büyük Kongresinin ilk gününde yapılan ve Salih Uzun"un Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu seçimlerin ardından, kongrenin ikinci gününde de, Merkez Karar Yönetim Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu için seçimleri yapıldı. Merkez Karar Yönetim Kurulu için 101 aday, Merkez Disiplin Kurulu için de 47 aday çekişti. Delegelerin oyları sonucu, Merkez Karar Yönetim Kurulu için 50 kişi, Merkez Disiplin Kurulu için 13 kişi belirlendi.
Kongre de aday olmayacağını açıkladıktan sonra bir dönem dinleneceğini kamuoyuna açıklayan Koçak bu açıklamayı yaptığına yapacağına pişman oldu. Başta Anavatan Partisi Başkanlık Divanı üyeleri olmak üzere il başkanlarının büyük çoğunluğu hatta genel başkan adayları herkes bu açıklamayı Koçak"ın siyasete ara vereceğini bir süre uzaklaşacağını düşünerek ""bırakmayacağız."" Kampanyasına dönüştürdüler.
Son müracaata saatler yaklaştıkça baskıyı arttıran partililer işi zorlama noktasına da taşımaya başladıkları öğrenildi. Genel Başkan Yardımcısı ve 22. Dönem Mardin Milletvekili Muharrem Doğan başkanlığında ki baskı gurubu Koçak la ikna çalışmasını münakaşa haline bile dönüştürmüşler, genel başkan yardımcısı Doğan "" Eğer müracat imzası atmazsan kendimi vururum. Senin gibi dürüst hizmet eden bir kişi siyasete ara veremez. Ahlaklı bilgili çevreli insanların siyaset yapması lazım. Düzgün bir ailenin evladısın memlekete hizmet dışında yaptığın işe rastlamadım. Lütfen bizi kırma.
Eğer bizi kırarsan şaka yapmıyorum, kendimi vuracağım. Siyasette hep yanlış adamlar mı boy gösterecek. Ülke genelinde iyi bir ismin var. Seviliyorsun. Lütfen bizi kırma..” diye dilekçeye imzasını aldıkları öğrenildi. Genel Başkan Yardımcı Doğan ı arayarak olayı doğruladık. “Onu çok seviyoruz. Onu sadece biz değil Ülke siyaseti kaybetmemeli. Ahlaklı , bilgili çalışkan bir siyasetçi . Sadece Türkiye nin sorunları çözüm önerileri değil dünyayı yakından izleyen bir siyasetçi. Ben sadece partim için değil milletim için bir görev yaptım müracaat dilekçesini elinden aldım. Nitekim seçim sonucu beni haklı çıkardı."" Dedi.
yeni Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) şu isimlerden oluştu: M. Oltan Sungurlu, M. Oktay Alnıak, Cem Karakeçili, Şükrü Demiryürek, Yalım Çakıroğlu, Mustafa Ener, Serkan Tatlıcı, Yılmaz Karakoyunlu, Aydın Sezer, Salih Sarı, Mahmut Koçak, Sibel Çarmıklı, Dursun Akdemir, Cenk Tunçsiper, Erkan Seçkin, Barış Tarhan, Muharrem Doğan, Vahit Bingöl, Niyazi Kahveci, İlhan Kaya, Muammer Usta, Yunus Yunusoğlu, Ali Çakıroğlu, Ahmet Keskin, Murat Aras, Mahmut Ekşi, Ebru Kurban Yaldız, Namık Akay, Baki Mert, Talip Parlak, Ramazan Özcan, Mehmet Bolat, Adil Aygül, Orhan Efe, Emin Levi, Ömer Ertaş, Önder Nalıncı, Bülent Biçer, Muhittin Başaran, Salih Çelen, Turgay Yaman, Murat Özpaksoy, İbrahim Çelebi, Ahmet Yaprak, Sabri Haşemoğlu, Abdulkadir Okur, İbrahim Özdoğan, İshak Koçoğlu, Mustafa Öge, Mustafa Gürbüz. Merkez Disiplin Kurulu"nda ise şu isimler yer aldı:
DİSİPLİN KURULUNDA KADINLARIN EGEMENLİĞİ VAR...
Kadriye Okur, Sabiha Küçük, Mazhar Polat, Serpil Kükrer, Yalçın Karahan, Seyyare Kantarcıoğlu, Mehmet Karaca, Ayşe Ovalıoğlu, Nilgün Kolsarıcı, Nursel Sizgek, Sevil Özen, Hasan Selimoğlu, Bülent Meriç.var

YENİ YÖNETİM BELİRLENDİ...


Anavatan Partisi'nde genel başkanlığa Salih Uzun'un seçilmesi sonrası MKYK ve Disiplin Kurulu da belirlendi.


Anavatan Partisi’nin 6. Olağanüstü Büyük Kongresinin ilk gününde yapılan ve Salih Uzun’un Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu seçimlerin ardından, kongrenin ikinci gününde de, Merkez Karar Yönetim Kurulu ve Merkez Disiplin Kurulu için seçimleri yapıldı.Merkez Karar Yönetim Kurulu için 101 aday, Merkez Disiplin Kurulu için de 47 aday çekişti.


Delegelerin oyları sonucu, Merkez Karar Yönetim Kurulu için 50 kişi,

Merkez Disiplin Kurulu için 13 kişi belirlendi.

Buna göre yeni Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) şu isimlerden oluştu:


M. Oltan Sungurlu, M. Oktay Alnıak, Cem Karakeçili, Şükrü Demiryürek, Yalım Çakıroğlu, Mustafa Ener, Serkan Tatlıcı, Yılmaz Karakoyunlu, Aydın Sezer, Salih Sarı, Mahmut Koçak, Sibel Çarmıklı, Dursun Akdemir, Cenk Tunçsiper, Erkan Seçkin, Barış Tarhan, Muharrem Doğan, Vahit Bingöl, Niyazi Kahveci, İlhan Kaya, Muammer Usta, Yunus Yunusoğlu, Ali Çakıroğlu, Ahmet Keskin, Murat Aras, Mahmut Ekşi, Ebru Kurban Yaldız, Namık Akay, Baki Mert, Talip Parlak, Ramazan Özcan, Mehmet Bolat, Adil Aygül, Orhan Efe, Emin Levi, Ömer Ertaş, Önder Nalıncı, Bülent Biçer, Muhittin Başaran, Salih Çelen, Turgay Yaman, Murat Özpaksoy, İbrahim Çelebi, Ahmet Yaprak, Sabri Haşemoğlu, Abdulkadir Okur, İbrahim Özdoğan, İshak Koçoğlu, Mustafa Öge, Mustafa Gürbüz.Merkez Disiplin Kurulu’nda ise şu isimler yer aldı: Kadriye Okur, Sabiha Küçük, Mazhar Polat, Serpil Kükrer, Yalçın Karahan, Seyyare Kantarcıoğlu, Mehmet Karaca, Ayşe Ovalıoğlu, Nilgün Kolsarıcı, Nursel Sizgek, Sevil Özen, Hasan Selimoğlu, Bülent Meriç.

ARTIK ANAVATAN VAR.....





ANAVATAN’ın Mülkiyeli, gazeteci kökenli genel başkanı Salih Uzun, bundan böyle her gün gündemle ilgili görüşlerini kamuoyuna aktaracaklarını belirterek, “Hükümetin doğrularına destek vereceğiz, ancak yanlışlarını da yüksek sesle kamuoyuna aktaracağız” dedi.
Anavatan’ın çiçeği burnunda lideri Uzun, kongrede seçim yarışının bittiğini vurgulayarak, seçimi kaybeden Murat Akdeniz, Ahmet Özal ve Metin Karadayı’nın her zaman aile içinde değerli birer kardeşleri olarak kalacağını ve bundan sonra da partinin ilerlemesinde el ele çalışacaklarını kaydetti.


ARTIK GÜNDEMDE ANAVATAN’DA VAR
“Bu güne kadar Anavatan’a hizmet verenlerin hepsinden Allah razı olsun” diyen Genel Başkan Salih Uzun, Anavatan’a vefa borcu olanların çok sayıda olduğunu hatırlatarak, kamuoyuna ve partililerine şu mesajları verdi.
“ Bu güne kadar ne olmuşsa olmuş. Asıl hedef bundan sonrasına bakmak. Muhalefet partisi olarak tam tavrımızı koyarak, her gün gündemlerle ilgili görüşlerimizi kamuoyuna aktaracağız. Milletimizin ve ülkemizin menfaatlerine olan hizmetlerde elbette ki hükümete destek vereceğiz. Ancak yanlışları yüksek sesle dile getireceğiz.
Anavatan’ın kuruluşundan bu güne dek, Anavatan’a vefa borcu olanları yeniden partimizin çatısı altında hizmet vermeye davette bulunuyorum. Bazı kesimler Anavatan’ın bitmesini hırsla ümit etmişlerdir ve halende etmektedirler, ama kongremizde partililerimiz, delegelerimiz ve hatta aday çokluğumuz dimdik ayakta olduğumuzu kamuoyuna göstermiştir.
Elbette ki bazı badireler atlattık. Şimdi birilerini suçlamakla bir yere varılmaz. Mesele el ele vererek zaman kaybımızı çalışmakla kapatmaktır.Sıkıntılarımızı da ancak birlik ve beraberlik içinde atlatacağız. Kongrede kaybeden arkadaşlarımız artık benim rakibim değil kardeşlerimdir.
Kongre aile içinde olan bir hizmet yarışı idi. O yarış bitti. Şimdi birbirimize destek verme yarışı başladı. Ayrıca Anavatan Partisi, toplanacak başkanlık divanındaki arkadaşlarımızla ve MKYK ile birlikte yerel seçimdeki tavrımızın ne olacağını bir an önce tespit edeceğiz. Yani artık kamuoyunda Anavatan her gün var olacaktır. Her zaman olduğu gibi halka hizmeti Hak’ka hizmet olarak düstur edineceğiz”

SALİH UZUN GENEL BAŞKAN....


Anavatan Partisi 6. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde genel başkanlığa Salih Uzun seçildi. 4 aday arasında yarışa sahne olan kongrede Uzun, üçüncü turda 409 oy aldı. Erkan Mumcu'nun genel başkanlıktan çekildiğini açıklamasının ardından olağanüstü kongre kararı alan Anavatan Partisi'nde genel başkanlık için Ahmet Özal, Salih Uzun, Murat Akdeniz ve Metin Karadayı aday oldu. İlk iki turda salt çoğunluk sağlanamadı. Üçüncü tur oylamada 409 oy alan Uzun genel başkanlığa seçildi. Daha önce genel başkan yardımcılığı görevini yürüten Uzun, başkan seçilmesinin ardından yaptığı konuşmada "Hep beraber Anavatan'ı Türk siyasetinin güçlü partisi haline getireceğiz" diye konuştu.

22.10.2008

KARADAYI İDDİALİ KONUŞTU.....


Anavatan Partisi'nin 25-26 Ekim tarihlerinde yapılacak 6. Olağanüstü Kongresi öncesi başkan adayları çalışmalarını yoğunlaştırmaya başladı. Genel Başkan Adayı Metin Karadayı, kongrede seçilmesi durumunda Anavatan Partisi'ni çekim merkezi haline getirileceğini söyledi. Karadayı konuşmasında, hükümete yönelik eleştirilerde de bulunarak kongrenin ardından 'AKP diye bir parti kalmayacak' dedi.


Anavatan Partisi’nin 25-26 Ekim tarihlerinde yapılacak 6. Olağanüstü Kongresi öncesi başkan adayları çalışmalarını yoğunlaştırdı. Genel Başkan adaylarından Metin Karadayı, kongrede kendisinin seçilmesi durumunda Anavatan Partisi’nin çekim merkezi haline getirileceğini söyledi.

Karadayı, kongre öncesinde ANAP Genel Başkanlığı'na seçilmesi halinde ortaya koyacağı hedeflerini açıkladı. Karadayı, Genel Başkan adaylığını 14 ay önce açıkladığını ve bu süre içinde yoğun çalışmalarda bulunduğunu belirterek, AKP’ye yakın olduğunu ileri sürdüğü medyanın bunu bilinçli olarak görmediğini öne sürdü. Anavatan Partisi’nin 22 Temmuz seçimlerine girmemesinin kara leke olduğunu ifade eden Karadayı, bunun sorumluluğunun sadece Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu da olmadığını belirtti.

Kongrede Genel Başkan adayı olacak iki kişinin Mumcu’nun yönetiminde Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığını söyleyen Karadayı, bu adayların durumunu eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’e benzetti.


Yerel seçimlerde herkes çıkışımızı görecek


Karadayı, Anavatan Partisi’nin mevcut yönetiminin halktan koptuğunu ve bir süre öncesine kadar teşkilatlardan gelen telefonlara bile cevap vermediklerini ileri sürerek, 6. Olağanüstü kongrede kendisiyle beraber değişimin kazanacağını savundu. Kongrenin ardından artık 'AKP diye bir parti kalmayacağı' iddiasında bulunan Karadayı, “Siyasette şu anda büyük bir boşluk var. Türkiye’nin merkez bir partiye ihtiyacı var. AKP merkez bir parti olamadı ve çok basit bir şekilde çözülecek. Çünkü orada rahat siyaset yapılmıyor. Kongreden sonra başka siyasi partilerden Anavatan’a katılımlar olacak. Anavatan kendiliğinden çekim merkezi haline gelecek. Önümüzdeki yerel seçimlerde yapacağımız çıkışı herkes görecek” diye konuştu.

Alıntıdır.ANKA Haber ajansı

ANAVATAN GİBİ GELİYORUZ.......


Bursa il başkanlığını ziyaret ederek, partililerle bir araya gelen Akdeniz, yaptığı konuşmada, genel başkan adaylığını açıklamasının ardından il teşkilatlarını ziyaret ettiğini bildirdi.


En büyük hedeflerinin 2011 seçimlerinde ANAVATAN'ı tek başına iktidar yapmak olduğunu ifade eden Akdeniz, partinin 2002 seçimlerinin ardından meclis dışında kaldığını, o günden sonra siyaseti ve siyasetçiyi daha iyi anladıklarını belirtti.


Türkiye'nin her geçen gün daha da kötüye gittiğini öne süren Akdeniz, ''Balıkesir'de, İstanbul'da ve diğer illerimizde yaşanan olaylar, toplumsal ayrışma ve kamplaşma tehlikesi olduğunu gösteriyor. Bu, terörden çok daha büyük bir tehlikedir. Milletin arasına fitne, fesat girerse ve birbiriyle çatışacak duruma gelirse, bunu kimse durduramaz ve engelleyemez'' dedi.
Tüm vatandaşları sağduyulu olmaya ve tahriklere kapılmamaya çağıran Akdeniz, Türkiye'de huzuru temin etmek için 73 milyon kişiye eşit davranılması gerektiğini, ANAVATAN'ın bunu yapacak tek parti olduğunu dile getirdi.


İlk hedeflerinin partiyi eski gücüne kavuşturmak olduğunu ifade eden Akdeniz, ''ANAVATAN güçlü, canlı ve hareketli olmalıdır.

ANAVATAN'ı tekrar eski canlılığına kavuşturacağız. Önce güçlenip diğer siyasi parti ve oluşumların da katılabileceği ANAVATAN'ı ortaya çıkaracağız. Bize katılmak isteyen oluşumlara kapımız açık'' diye konuştu.

20.10.2008

ANAVATAN bu ÜLKENİN ÇİMENTOSUDUR....


Anavatan partisi Ankara il başkanlığını aktif şekilde yapan fakat daha sonra istifa eden, Muharrem Soğuksu, ilginç bir iddiada bulunarak Anavatan'ı dış güçlerin bilinçli şekilde zayıflattığını ileri sürdü ve Anavatan'ın kurtuluş reçetesini gösterdi..

''Olağanüstü reformlar, eğitim ve sağlık alanındaki yenilikler, batı teknolojisinin kullanımı, Uydu, cep telefonu, özel TV kanalları, İletişim, sanayi, F–16 Türk savaş uçağı üretimi, otoban yollar, daha pek çok alanda ilkler, Özal’lı ANAVATAN’ ile yaşandı.
Özal siyasi yaşamına, Türkiye yi, bölmek isteyenlerin tekerleğine çomak sokarak işe başladı. Çünkü Türkiye ve vatandaşın ihtiyaçlarını, isteklerini çok iyi analiz etmiş, buna göre de reçetesi eliyle hazırlamıştı.


Ayrı görüş ve düşünce sahibi olanları bir araya getirdi. Sağcısı, solcusu, muhafazakârı ve liberalini aynı masanın etrafına oturttu.
Türkiye yi karanlıktan kurtaran, özgürlükleri genişleten, sanayiyi büyüten, üreten toplum olmayı öğreten, kısacası reform niteliğindeki pek çok başarıları birlikte gerçekleştirdiler.


DIŞ GÜÇLERİN ANAVATANA MÜDAHALESİ


Özal sonrası ise Anavatan Partisi; belirli güçler tarafından bilinçli olarak zayıf düşürülmüştür, Çünkü Türkiye’nin hızla yükselmesi dış ta ve içte birilerini oldukça tedirgin etmişti. Yolsuzlukların, haksızlıkların kapıları ardına kadar açılarak, Türkiye’nin kurtuluşu ve tam bağımsızlığının tek reçetesi olan Anavatan felsefesi çökertilmek istenmiştir.
Bu oyun tuttu ama bakınız ki içinde bulunduğumuz acı tablo önümüze koyduğu gerçekler;— artan terör,
—yolsuzluklar,
—yoksulluk ve açlık
—dış politikada yok olan itibar,
—yıkılan ekonomi
—Eğitimde yüz binlerce üniversite kapısında bekleyen gençlik, değimlidir.

Anavatan partisi hafta sonu Olağan kongresini yapacaktır.

Birbirinden değerli Genel Başkan adaylarından Salih UZUN, Ahmet ÖZAL, Murat AKDENİZ ve Metin KARADAYI yarışacaklar.


Buradan sadece Anavatanın yeni lideri değil, dört eğilimi masa etrafında toplayarak Türkiye ye ikinci Çağ atlatacak lider seçilecektir. Seçilecek olan Başkanı çok önemli işler bekliyor,

—Tabi ihanet içinde davranış gösterecek olanlara karşı kendini koruyabilirse,

—Ankara, İstanbul, İzmir gibi önemli illerde kendini Genel Başkan gibi yetkili gören şahsiyetsiz Zat’lara dur diyebilecek irade sahibi olabilirse,

—Kendinden önceki Genel Başkanların gerçekleştiremedikleri MERKEZ parti olma yolunda netice alabilirse ve yanında yeni ve temiz yüzlerle vitrin yaparsa,

—Öncelikle kendi içindeki olumsuzlukları gidererek, ANAVATAN Partisinin Özal döneminde hazır olan “II. Çağ atlatacağı programı” rehber edinirse,


Anavatan ve Türkiye için başarı kaçınılmazdır.


Gerçek Anavatanlı olan, Özal kültürünü teneffüs eden herkes ama herkes seçilecek olan genel başkana destek olmalıdır.Şimdiden Olağan Genel Kurul, TÜRKİYE ve ANAVATANLILARA hayırlı olsun..!”
Muharrem SOĞUKSU/Millitaraf

15.10.2008

HERKESİ KUCAKLAYACAĞIZ.....




Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve genel başkanlığa adaylığını açıklayan Sabah saatlerinde Uçakla beraberinde kendisine destek veren ilbaşkanlarıyla Trabzon gelen ardından Hava alanıyla şehir merkezi arasında Kalabalık bir araç konvoyu ile şehre gelip ATATÜRK alanında konvoy geçişi ile Parti binasında Trabzonlu Partililere hitap eden Murat Akdeniz, öğleden sonraki çalışmaların da da Akçaabat'ta Partilerle buluştu.


Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve genel başkanlığa adaylığını açıklayan Murat Akdeniz, ''Kötü yönetilen ülkenin kurtulması için yeni yüzlere ihtiyaç vardır. Bunun adresi Anavatan Partisi'dir'' dedi.

Akdeniz, partisinin Trabzon il binasında düzenlediği basın toplantısında, 25-26 Ekimde yapılacak olan Anavatan Partisi büyük kongresine değindi. Genel başkanlığa aday olduğunu anımsatan Murat Akdeniz, Türk Milleti'ni partilerinin şemsiyesi altında toplayacaklarını söyledi.
Parti içi küskünleri de bu şemsiye altında toplamaları gerektiğini ifade eden Akdeniz, ''Kötü yönetilen ülkenin kurtulması için yeni yüzlere ihtiyaç vardır. Bunun adresi Anavatan Partisi'dir'' dedi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde başlayan ve bir çok ülkeyi etkileyen küresel ekonomik krizin, Türkiye'yi olumsuz yönde etkileyeceğini ileri süren Akdeniz, şöyle devam etti:
''Ekonomi uzmanlarının bir çoğu bu krizin Türkiye'yi 2001 krizinden daha fazla etkileyeceğini belirtiyor, bazıları ise daha az etkileyeceğini söylüyor. Sonuçta ülke, az veya çok etkilenecek. Ekonomi zaten kötüye gidiyor.
Buna birilerinin dur demesi lazım. Bu nedenle ülke yönetimine talip olduğumuzu açıklıyoruz. Anavatan Partisi'nin vizyonu, dünyaya bakış açısı küçümsenecek bir parti değildir. Bundan önce iş başında olan genel başkanlarımızın yaptığı, tüm yönetimlere sahip çıkıyoruz.
Kendi teşkilatlarımızla dimdik bir şekilde ayağa kalkmak istiyoruz. Yüzümüzü millete dönerek siyaset yapmayı hedefliyoruz. Tepeden bakan değil, yan yana, omuz omuza halkla birlikte Türk siyasetinin içine girmek istiyoruz. Temel prensibimiz budur. Bir dönemi alıp, diğer döneme sahip çıkmama gibi düşüncemiz yoktur. Onların hepsini kabul ediyoruz.''
Anavatan Partisi'nin geçmişte utanılacak bir dönemi olmadığını da söyleyen Akdeniz, ''Bütün genel başkanlarımızdan yakın ilişki içinde olup, fikir alış-verişinde bulanacağız. Hepsini kucaklayacağız. Anavatan Partisi ayağa kalkacaktır.
Bir dönem Türkiye'yi ayağa kaldıran, radikal değişiklikler yapan, AB'ye girme sürecinde büyük katkısı olan, diğer ülkelerle olan diyalogların gelişmesinde emeği geçenleri tekrar bu partinin şemsiyesi altında toplayacağız'' diye konuştu.
Genel başkan adayı Murat Akdeniz ve beraberindeki partililer basın toplantısının ardın Akçaabat'ta Körfez Köfte salonunda bir araya geldi. SAKAR YA-BURSA-BİLECİK-YALOVA il Başkanları ile İstanbul Teşkilat Başkanı ve İstanbul il başkan yardımcısının da eşlik ettiği Yemekli toplantıya BAŞKAN ŞEFİK TÜRKMEN evsahipliği yaptı.Yemek te Akçaabat Belediye Başkanı Şefik Türkmen, Anap ilçe Başkanı Ali Köroğlu, eski il başkanı Fahrettin Aksoy-Sıtkı Hacısalihoğlu-Adnan Topsakal- Aslan Güner-Merkez İlçe Başkanı Mehmet BAŞKAYA-ve bazı üst kurul delegeleri ile Yönetim kurulu üyeleri Ayşegül DEMİR-Aytekin Keleş- İsmail İNAN-Osman DELİLOĞLU-Zekeriya AKGÜL-Öncü NEZİR -Celal BAYRAM ve partililer katıldılar.

14.10.2008

ANAVATAN PARTİSİ İKTİDARA KOŞUYOR?



ANAVATAN PARTİSİ İKTİDARA KOŞUYOR?



İŞTE ADAYLAR!




Anavatan Partisi olağanüstü kongreye hazırlanıyor. 25-26 Ekim tarihlerinde Ankara Ahmet Taner Kışlalı salonunda yapılacak olan kongreye adaylardan ziyade söylemler ve arkasındaki güçler damgasını vuracak.
İNANİS’ın izlenimleri…

Şu an itibariyle kulislerde adı aday olarak dolaşan isimler Salih Uzun , Murat Akdeniz ve Ahmet Özal. Metin KARADAYI Ayrıca partide bir zihniyet değişimi için parti kamuoyu ile istişare eden Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Koçak’ın ismi de aday olarak geçiyor.

HEM YILMAZ HEM DE MUMCU’NUN DESTEĞİNİ ALDIĞI SÖYLENEN

ADAY: SALİH UZUN


Salih Uzun’un iki kez eski genel başkanlardan Mesut Yılmaz’la yüz yüze görüştüğü ve destek aldığı kulislerde konuşuluyor. Buna rağmen Salih Uzun’un ekonomik durumunun parti yönetmeye yetmeyeceği, hatta çalışamayacağı için de geçim sıkıntısı içerisinde olacağı öne sürülüyor. Uzun’un Erkan Mumcu’nun Turizm Bakanlığı zamanında DÖSİM işletme müdürü yapıldığı, Mumcu’nun Bakanlıktan ayrılınca istifa ettirilerek partide çalışmaya başladığı belirtiliyor.

İşte tam bu noktada ilginç bir paradoks dikkat çekiyor… Salih Uzun’un aynı zamanda Erkan Mumcu’nun da desteğini aldığı söyleniyor…

Hatırlayanlar bilir; 22 Temmuz seçimleri öncesi Erkan Mumcu ile Mesut Yılmaz gerginliği gündeme damgasını vurmuş, hatta Erkan Mumcu, Mesut Yılmazla arasında geçen polemik sözlerin Anavatan partilileri ve kamuoyunu oldukça şaşırtmıştı. Bu konuşmadan sonra Parti tabelaları ve Erkan Mumcu fotoğrafları Mesut Yılmaz taraftarları tarafından ayaklar altına alınmış, partide bir kardeş kavgası başlamıştı. Sürpriz Mumcu ve Yılmaz birliğini eleştirenlerin temel dayanağı, “Bu kadar birleşmek kolaydı da ülkenin her yerinde partilileri neden kardeş kavgasına ittiniz…”
Doğrusu bu yaklaşım oldukça da taraftar buluyor…

AĞIR İSİMLER MURAT AKDENİZ DİYOR!



Anavatan’ın Partisinin diğer Genel Başkan Adayı Av Dr Murat Akdeniz partinin eski İstanbul İl Başkanı…

Siyasette Erkan Mumcu ile var oldu. Henüz çok yeni.


Avukat ve işadamı. Erkan Mumcu ile sık görüşmesi kafaları karıştırıyor. Hoş o bunları ANAVATAN ın geleceği için yaptığını beyan ediyor ya , kendi tabiri ile eski yeni partimin her neferi ile KUCAKLAŞACAĞIM Teşkilatlaraımıza yüzümüzü döneceğiz.


Onların yeniden Çalışmasıyla iktidara giden yolda ilerleyeceğiz.


Eski teşkilat başkanı Mehmet Erdemir, Mehmet Keçeciler ve İbrahim Özdemir -Oltan sungurlu Kamuran İNAN gibi parti büyükleri Akdeniz’i destekliyorlar.


Sakarya-izmir-Bursa- YALOVA-Bilecik-Antalya-Trabzon-Amasya-Samsun-Sinop-Çorum-Mardin-Artvin-Yozgat-Sivas-Kars-Karabük -Zonguldak-İstanbul-Manisa-Muğla-Denizli AFYON-Ankara


il başkanlıklarını ziyaret eden AKDENİZ gördüğü ilginin ve Teşkilatlarının arzusunun kendisinin bu yolda başarılı olacağının göstergesi olduğunu beyan ediyor.AKDENİZ ayrıca Kim gelirse gelsin ANVATAN ın artık iktidar alternatifi olduğunu anlatacak ve teşkilata yüzünü dönmüş istekli yeni yüzler le parti vitrinini yeniden dizayn ederek Seçmenimizle delegemizle barışarak çoşkuyla iktidara koşacağız. diyor.

Son günlerde kulislerde konuşulan başka bir sürpriz gelişme ise, Tüm il ve ilçe teşkilatlarını arayan eski bir BAKAN ın Tüm Anavatanlıları arayarak Av Dr MURAT AKDENİZ e destek istemesi.

AHMET ÖZAL,


ÖZAL RUHUNA TALİP, ANCAK…

Anavatan Partisi’nin ruhu Turgut Özal ismi ile şekillendi. Sivil, dindar, demokrat Cumhurbaşkanı olarak hatırlanmaya devam ediyor Turgut Özal ama Ahmet Özal’ın şu ana kadarki siyasi çizgisinde babası rahmetli Turgut Beyi hatırlatacak emare henüz ortaya çıkmadı. Ahmet Özal, ekonomik olarak da partiye hayat verecek durumda değil. Partililerin Ahmet Özal’a yönelik eleştirilerinden birisi de, Edirne Emniyet Müdürlüğü kapısında yaptığı açıklama. Özal’ın bu açıklamasının siyasi hata olduğu kadar partinin imajını zedelediği yönünde değerlendirme yapan delegeler, “Soyadına sözümüz yok ama Turgut beyin yerini, ideallerini temsil etmesi mümkün değil” yorumları yapıyorlar.

MAHMUT KOÇAK
SÜRPRİZİ OLUR MU?



Anavatan Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Koçak adaylığını açıklamamasına rağmen adaylar arasında en fazla teşkilat ziyaret eden parti yöneticisi. Koçak’ın bürokrasi görevine Anavatanlı Halil Şıvgın’la başlamış olması, Ağabeyinin 1991 seçimlerinde Anavatan’dan milletvekili adayı olması, 1995 yılına kadar ailece partili oluşları artı olarak görünse bile Parlamentoya başka partiden girişi ve partiye geç katılması gibi eleştirileri de yok değil….

Fanatik partililer merkezde birleşerek gelişerek yeni bir güç oluşturma fikrini savunan Koçak’a ''Anavatan zaten güçlü, kendisi iktidar olacak potansiyelde'' diyerek muhalefet ediyorlar. Partiye yeni isimlerin kazanılmasından ziyade kendi potansiyelini kullanması gerektiğini savunanlar Koçak’ın adaylığına sıcak bakmıyor... Koçak’ın kendi halinde, partiyi ayağa kaldıracak maddi gücü olmadığını kamuoyuna yayanların yanında, kayınpederinin çok zengin olduğunu, siyasette onu finanse edenin kayınpederi olduğunu söyleyenler de var….Ama Koçak aday olursa işi bir hayli zor… Çünkü Mesut Yılmaz ve Erkan Mumcu’nun muhalefeti ile karşılaşacak… Yani saflar tutulmuş, hatta daraltılarak devam eden bir süreç yaşanıyor….


NOTER TASDİKLİ GENEL BAŞKAN ADAYI


METİN KARADAYI




72 DOĞUMLU Üsküdar ilçe başkanlığı yapmış geçmişten geleceğe tam 16 yıldır hazırlık içinde olduğunu beyan ediyor.İlkelerimiz le bu şekilde olan AB ye ABD ye NATO ya itirazları olan liberal bir parti olan ANAVATN ın fikirlerinin aksine Özelleştirmeye karşı olan ( Bu gün yapılanın özelleştirme değil Yandaş Özelleştirmeolduğunu beyan ediyor) hatta Bakış açısı olarak ANAVATAN ın diğer aday lardan daha farklı olarak şansının 100/100 olduğu hatta onların şansının hiç olmadığı şeklinde delegelerden büyük destek aldığını beyan eden KARADAYI siyaseti ilke ile yapacağını ve AKP belasının artık millete daha fazla zarar vermeyeceğini ANAVATAN ın ikdidarı ile halkımızın daha refah ve mutlu yaşayacağını söylüyor.



BEKLENTİ:
HEDEFE VARMAK İÇİN ÇALIŞAN BİR KONGRE




Bütün bu değerlendirmeler ışığında Mumcu’ya sadık delegeler Salih Uzun’a destek veriyorlar… Delegeler arasında bu guruba, “DELEGE BARONLARI” lakabı takılmış…


Kulağımıza gelen bilgilere göre Mumcu, Murat Akdeniz’e de kapı arkasında destek veriyor.


Hatta son günlerde bu desteğin arttığı Murat Akdeniz’in delege bazında bir adım öne geçtiği konuşuluyor…


Kongre için son haftaya girildiğinde bu iki listenin birleşebileceği, Anavatan’ın böylece siyasi anlamda iktidara koşan hareketli bir kongre geçirebileceği belirtiliyor…

Kulislerde uçuşan söylentiler Anavatan’ın cüceleşmiş oyu nun kısa zaman da büyük atılım yapacağıdır.…


Ancak tüm bunlara rağmen delegeler adayları daha yakından tanımak istiyor…


Delegelerin şikayet ettiği konuların başında Kongre sürecinin kısa tutulması geliyor…
Ve bu arada takvim işliyor, kongre yaklaşıyor. Herkes Anavatan cenahından çıkmayan bilgileri malesef YANLI basından alamamanın ezikliğini yaşıyor.

Anavatan kongresi yaklaştıkça kulislerde konuşulanları paylaşmaya devam edeceğiz.


İNANİS17


Akdeniz, yeni yüzlere ihtiyaç var....


Akdeniz, yeni yüzlere ihtiyaç var


ANAP Genel Başkan Yardımcısı ve genel başkanlığa adaylığını açıklayan Murat Akdeniz, ''Kötü yönetilen ülkenin kurtulması için yeni yüzlere ihtiyaç vardır. Bunun adresi Anavatan Partisi'dir'' dedi.
Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve genel başkanlığa adaylığını açıklayan Murat Akdeniz, ''Kötü yönetilen ülkenin kurtulması için yeni yüzlere ihtiyaç vardır. Bunun adresi Anavatan Partisi'dir'' dedi.


Akdeniz, partisinin Trabzon il binasında düzenlediği basın toplantısında, 25-26 Ekimde yapılacak olan Anavatan Partisi büyük kongresine değindi. Genel başkanlığa aday olduğunu anımsatan Murat Akdeniz, Türk Milleti'ni partilerinin şemsiyesi altında toplayacaklarını söyledi.
Parti içi küskünleri de bu şemsiye altında toplamaları gerektiğini ifade eden Akdeniz, ''Kötü yönetilen ülkenin kurtulması için yeni yüzlere ihtiyaç vardır. Bunun adresi Anavatan Partisi'dir'' dedi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde başlayan ve bir çok ülkeyi etkileyen küresel ekonomik krizin, Türkiye'yi olumsuz yönde etkileyeceğini ileri süren Akdeniz, şöyle devam etti:
''Ekonomi uzmanlarının bir çoğu bu krizin Türkiye'yi 2001 krizinden daha fazla etkileyeceğini belirtiyor, bazıları ise daha az etkileyeceğini söylüyor. Sonuçta ülke, az veya çok etkilenecek. Ekonomi zaten kötüye gidiyor.


Buna birilerinin dur demesi lazım. Bu nedenle ülke yönetimine talip olduğumuzu açıklıyoruz. Anavatan Partisi'nin vizyonu, dünyaya bakış açısı küçümsenecek bir parti değildir. Bundan önce iş başında olan genel başkanlarımızın yaptığı, tüm yönetimlere sahip çıkıyoruz.
Kendi teşkilatlarımızla dimdik bir şekilde ayağa kalkmak istiyoruz. Yüzümüzü millete dönerek siyaset yapmayı hedefliyoruz. Tepeden bakan değil, yan yana, omuz omuza halkla birlikte Türk siyasetinin içine girmek istiyoruz. Temel prensibimiz budur. Bir dönemi alıp, diğer döneme sahip çıkmama gibi düşüncemiz yoktur. Onların hepsini kabul ediyoruz.''


Anavatan Partisi'nin geçmişte utanılacak bir dönemi olmadığını da söyleyen Akdeniz, ''Bütün genel başkanlarımızdan yakın ilişki içinde olup, fikir alış-verişinde bulanacağız. Hepsini kucaklayacağız. Anavatan Partisi ayağa kalkacaktır.


Bir dönem Türkiye'yi ayağa kaldıran, radikal değişiklikler yapan, AB'ye girme sürecinde büyük katkısı olan, diğer ülkelerle olan diyalogların gelişmesinde emeği geçenleri tekrar bu partinin şemsiyesi altında toplayacağız'' diye konuştu.

BUGÜN MERHUM TURGUT ÖZAL IN DOĞUM GÜNÜ



8.CUMHURBAŞKANIGÖREV SÜRESi9 KASIM 198917 NİSAN 1993 Turgut Özal’ın Biyografisi
Turgut Özal, banka memuru Mehmed Sıddık ve ilkokul öğretmeni Hafize Hanım’ın çocukları olarak 13 ekim 1927’de Malatya’da dünyaya geldi.

Babasının görevi nedeniyle ilk ve orta öğrenimini yurdun değişik yerlerinde tamamladı. Turgut daha dört yaşında iken aile Bilecik’in Söğüt ilçesine taşındı. Burası, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin’ Keykubat’ın Ertuğrul Bey’e yurtluk olarak verdiği, sonra da Ertuğrul Bey’in oğlu Osman Bey’in Osmanlı Devleti’nin temelini attığı yerdir. Yetiştiği bu çevre, Turgut Özal’ın kişiliğinin oluşumunda temel rol oynayacaktır.
Özal öğrenim hayatına burada başladı. Daha sonra aile Silifke’ye taşındı. Özal bu yıllarda ısrarla pilot olmayı arzu etmektedir. Fakat burada geçirdiği bir kaza onun bu arzusuna ulaşmasına engel olacaktır. Bindiği eşeğin üzerinden semer kaymış ve kolu hasar görmüştür. Bu, kolunun biraz kısa kalmasına sebep olmuş ve böylece pilotluk hayalleri de suya düşmüştür.
Mehmed Sıddık Bey’in görevi nedeniyle aile sık sık il değiştirir. Nitekim Özal bu arada orta okulu da Mardin’de bitirir. Ama Mardin’de lise yoktur. Annesi Hafize Hanım, oğlunun ya Konya Lisesi’nde ya da Kabataş Lisesi’ni okumasını arzu etmektedir. Her iki okul da paralıdır. Özal’ın paralı yatılı okuması gerekmektedir. Böylece Özal, 25 lira daha ucuz olduğu için, Kabataş’a değil, Konya Lisesi’ne verilir. Fakat bu arada ortanca oğul Korkut da Ortaokulu bitirir. Ailenin her iki çocuğu da paralı yatılı okutmaya gücü yetmemektedir. Aile buna da bir çözüm yolu bulur. İki kardeş de dayıları Süleyman Doğan’ın Malatya’daki evlerine belli bir kira karşılığında yerleştirilir. Yeğenleri Hüsnü de yanlarında kalacaktır.
Aile sonunda Kayseri’de tekrar buluştu. Özal liseyi Kayseri’de bitirir. Turgut Özal girdiği üç fakültenin de imtihanlarını başarır. Fakat bunların arasından İTÜ’nün Elektrik Mühendisliği’ni seçer. Burs almaya başlayınca ailesine yük olmaktan kurtulur.
Özal’ın yokluklar arasında geçen bu tahsil hayatı, hayata atıldıktan sonra hayır amaçlı çeşitli cemiyetlerde görev almasında da temel rol oynamıştır. Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışırken, daireye uğrayan ihtiyaç sahibi bir fakire verecek bir şey bulamayınca üzerindeki elbiseleri çıkarıp vermesinde, zorluklar ve yoksulluklar arasında geçen hayatının rolü büyüktür.
Üniversite yıllarında gençlik hareketlerinde de aktif rol alır. Talebe Cemiyetinde yardım kolu başkanlığı yapar. Kardeşi Korkut’la birlikte, “Anadolu’nun bağrından kopanlara İstanbul’u Tanıtma Kulübü’nü kurar. 1940’lı yılların o insan hak ve hürriyetleri açısından sıkıntılı günlerinde, Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesinin İslâmi usullere göre gömülmesi ve vatandaşın omuzlarında taşınması konusunda aktif rol oynar.
Özal, 1950 yılında üniversiteden mezun oldu. Aynı yıl Ankara elektrik İşleri Etüd İdaresi’nde mühendis olarak çalışmaya başladı. Bu arada evlendi. Fakat bu evlilik kısa sürdü. 1952 yılında sona eren bu evlilikten sonra, kendisinin de çalıştığı EİEİ’de daktilocu olarak görev yapan Semra Hanım’la evlendi. Özal’ın bu evlilikten 3 çocuğu oldu.
Özal bu evlilikten hemen sonra mesleğinde ihtisas yapması amacıyla Amerika’ya gönderilir. Dönüşünde Elektrik işleri Etüd İdaresi’nde Genel Direktör Teknik Müşaviri olarak görev alır. 1958 yılında zamanın hükümetince kurulan Planlama Komisyonu’nun sekreterye görevini de yapan Özal, bu arada askerlik görevini de yapmak üzere 1959 yılında Ankara Ordonat Okulu’nda yedek subay olur. Devlet Su İşleri Genel Müdürü Süleyman Demirel de, usta asker Turgut Özal’ın yanında yedek subay öğrencisi olarak gelir ve Özal ona hem komutanlık, hem de öğretmenlik yapar. 1960 yılındaki askeri darbe sırasında Özal askerdir. Askerlik görevinin hemen ardından elektrik İşleri Etüd İdaresi’ndeki görevine tekrar dönen Özal, Devlet Planlama Teşkilatı’nın kuruluş çalışmalarına da katılır.
1965 seçimlerinden sonra Başbakan olan Süleyman Demirel’in yanında önce danışmanı olarak görev alan Özal, daha sonra da 1967 yılında DPT Müsteşarlığı’na getirildi. DPT’de sol planlamacılar ağırlıkta olmasına rağmen, ısrarla planlamada özel girişime ağırlık verilmesi gerektiğini savundu. 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra DPT’daki görevinden ayrıldı ve Amerika’ya gitti. Burada 1973 yılına kadar kalyan ve Dünya Bankası Sanayi Dairesi’nde sanayi ve maden konularında özel danışmanlık görevi yapan Özal, yurda dönüşünde özel sektörde bankacılık, demirçelik, otomotiv sanayi, tekstil, gıda, döğme ve döküm alanlarında yönetici olarak çalıştı. 1977 Genel Seçimlerinde MSP’den İzmir Milletvekili adayı oldu ve seçimi az bir farkla kaybetti. Daha sonra MESS’de Sendika Başkanı olarak görev yaptı. Kasım 1979 yılında Süleyman Demirel Başkanlığında kurulan azınlık hükümetiyle tekrar devlet memurluğuna dönen Özal’a, Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekilliği görevi verildi. Türk ekonomisinin liberalleşmesini hedefleyen 24 Ocak kararlarının hazırlanmasında aktif görev aldı.
12 Ocak 1980 askeri darbesinden sonra kurulan Bülend Ulusu Hükümeti’nde ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevine getirildi. 22 ay kaldığı görevinden 14 Temmuz 1982 yýlýnda istifa etti 20 Mayıs 1983’te Anavatan Partisi’ni kuran Özal 12 Eylül sonrası yapılan ilk serbest genel seçimlerde 6 Kasım 1983’de 211 milletvekili çıkararak toplam 400 kiþiden oluşan parlamentoda çoğunluğu sağladı ve iktidar oldu.
Milli Güvenli Konseyi, seçimin Milliyetçi Demokrasi Partisi tarafından kazanılmasını ve Halkçı Parti’nin de ana muhalefet partisi olmasını arzu ediyordu. Özal’ın seçimleri kazanması sürpriz oldu. Kenan Evren Hükümeti kurma vazifesini Özal’a vermekte biraz tereddüt gösterdi ve Hükümeti de ancak 13 Aralık 1983’te onayladı. Birinci Özal Hükümeti 24 Aralık’ta güvenoyu aldı. İdari ve mali alanda devrim sayılacak kararlara imzasını attı ve ilk yapılan yerel seçimlerde de ezici bir üstünlük sağladı. 1984 yılı Mart’ında yerel yönetimlerde de iktidar oldu.
13 Nisan 1985’te yapılan ilk büyük kongrede tekrar genel başkanlığa seçilen Özal, 1987 yılında yapılan genel seçimlerde de 292 milletvekili çıkararak TBMM’de çoğunluğu sağladı. İkinci Özal Hükümeti 21 Aralık 1987 de açıklandı ve bu hükümet Türkiye Cumhuriyeti’nin 47. Hükümeti oldu.
18 Haziran 1988’de yapılan Anavatan Partisi 2. Olağan Kongresi sırasında Özal’a suikast girişiminde bulunuldu ve elinden yaralandı. Özal aynı gün takrar oy birliğiyle genel başkanlığa seçildi.
31 Ekim 1989’de Kenan Evren’den boşalan Cumhurbaşkanlığı makamına seçildi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı olarak 9 Kasım 1989’da göreve başladı.
Herkes Özal’ın laik bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak cuma namazına gidip gitmeyeceğini merakla bekliyordu. Fakat o her zamanki gibi rahat ve tabulara meyden okuyan tavrıyla Ankara Kocatepe Camii’ne gitti ve cuma namazını kıldı. O gün Kocatepe’de izdiham yaşandı ve halk sevincinden gözyaşlarına boğuldu.
Türkiye’nin bölgesinde etkin rol oynamısını isteyen Özal, Balkanlara ve hemen peşinden Orta Asya’ya yaptığı o uzun ve yorucu seyahatlerden sonra döndüğü o çok sevdiği vatanında, 17 Nisan 1993’te vefat etti.
Cumhurbaşkanı seçildiğinin ertesi günü sevinç gözyaşlarıyla kendisini Kocatepe Camii’nde karşılayan halk, bu kez onu ayrılık gözyaşlarıyla aynı yerden uğurladı.
“Öldükten sonra beni İstanbul’a defnedin, kıyamete kadar Fatih Sultan Mehmed’in manevi ruhaniyeti altında bulunmak istiyorum” şeklindeki vasiyetine uyularak Adnan Menderes’in de bulunduğu yere defnedildi.
Halen kabri, çok sayıda vatandaş tarafından ziyaret edilmektedir.
HAKKINDA YAZILANLARTurgut Özal1983-1993Fatih EminRisale YayınlarıÖzal Hikayesi Hasan Cemal Doğan Yayıcılık -Kimdir Turgut Özal? İnsan olarak, siyaset adamı olarak... Kişiliği nasıl oluşmuştur? Ya beslendiği kültürel ortam? Bu dünyaya ve öbür dünyaya bakışı... Kendisinde, ailesinde, partisinde yaşayageldiği Doğu-Batı ikilemi nedir? Vefalı bir insan mı? Kindar mı? İnatçı mı? Politikadaki güvenilirliği ve inandırıcılığı... Özal ve ABD... Özal ve asker... Özal ve hanedan... Ekonomide ve demokraside modeli... 12 Eylül'ün siyasal ortamında geçerli "haksız rekabet"le 1983'te iktidara tırmanışı... 1989'daki inişi... Bu süreci çok yakından izledi Hasan Cemal. Altı yılda yükseliş ve düşüş: tarihsel süreç içinde, ancak bir an sayılabilir bu. Hasan Cemal bu anı fotoğrafladı ve ortaya Özal Hikayesi çıktı. Özgün bir yapıttır Özal Hikayesi; eksiğiyle fazlasıyla Özal'ın kendisidir. Çekilen fotoğraf, tarihi yakalamaya dönük bir çaba sayılabilir. Tarihi yaşarken yakalamak... Evet, belki de olanaksız. Ama bir gazeteci vazgeçemez bundan. Akıp giden zamanın gelecekteki öyküsünü bugünden ele geçirmeye çalışır. Çünkü her şeyden önce çağının tanığı olmak ister. Onun için sürekli kıpır kıpırdır gazeteci. Suyun yüzüne vuranla yetinmez. Sahnenin arkasındakini sergilemeye çalışır çoğu kez. Turgut Özal da sahnede yıllarca kaldı... İşte böyle bir çabanın ürünüdür Özal Hikayesi...-Özal'ın Misyonu Meşhurların Hatıraları ve DeğerlendirmeleriyleOsman Özsoy Türdav Yayınları -Siyasetçilerimiz Özal'ın vizyonuna sahip olma yarışında. Partilerimiz, Özal'ın misyonunu en iyi biz temsil ediyoruz iddiasında. Vefatının üzerinden yıllar geçmesine rağmen, sağlığında olduğu kadar ölümünden sonra da ülke gündemini meşgul eden isimlerin başında geliyor Turgut Özal. ... Ve Özal tartışılıyor. Yaşadığı dönemde vizyonu, ölümünden sonra misyonu tartışılan Turgut Özal"ı anlatan kapsamlı bir eserle karşı karşıyasınız. Eserin, Özal'ın vizyonuna sahip olmak isteyenlerle, misyonunu temsil etmek isteyenlere faydalı olacağı kanaatindeyiz. Şimdi söz, okuyucunun...-Turgut Özal'ın Anıları Mehmet Barlas Birey Yayıncılık / Yakın Tarih - Anı Dizisi Elinizdeki kitapta, ülkemizin en yetkin gazetecilerinden Mehmet Barlas'ın Cumhuriyet döneminin en çok tartışılan, en vizyoner liderlerinden rahmetli Turgut Özal'la hayatının son yıllarında gerçekleştirdiği röportajlar yer alıyor. Kitapta Özal, ülkemizin dünü, bugünü ve geleceğine ilişkin hala geçerliliğini ve önemini koruyan görüşler dile getiriyor. Yayınevimiz, ülkemizin ve dünyanın devasa sorunlarla, açmazlarla ve belirsizliklerle karşı karşıya kaldığı bir zaman diliminde Özal'ın Anıları'nı yayımlayarak siyaset ve ekonomi dünyamıza anlamlı bir katkıda bulunuyor. Barlas'ın kitabı, yabancı kaynaklarda Özal hakkında en fazla referans olarak başvurulan kitaplardan biri.Özal'lı Yıllar 1983-1987 Yavuz Donat Bilgi Yayınevi / Yavuz Donat'ın Vitrininden Dizisi "Özal'lı Yıllar", Yavuz Donat'ın Vitrin'inden dizisinin son kitabı. Donat, "Sandıktan İhtilale", "Buyruklu Demokrasi" ve "Özal'lı Yıllar" adlı bu üç kitapla, 1977'den, 1987 Eylülü başına değin ülkemizin siyasal görüntüsünü , yine 1987 notlarıyla renklendirerek çiziyor. -Rauf Tamer (Tercüman, 5.4. 1987)- 24 Ocak Yargılanıyor (İcraatın Dışından) 24 Ocağın Ekonomi Politiği Faik Y.Başbuğ Tekin Yayınevi İşte "24 Ocak" pastasından acı bir ziyafet. Ortadirek adlandırmalı müşteriler çokluğunda, tadsız düşündürücü ve sanki hep ağıt dolu... Bu yönlü ağırlıklarıyla, yazılanlar, izleyicileri çok ilginç bir senaryo kurgusunda, zengin Başbakan masalarından yoksullara bakımyurdu'na, piyango milyarderliği umudundan fahişeliğin ekonomik diyalektiğine taşıyacak içerikte. Konular, uzun bir dönemi içeren anı-günlük yaklaşımıyla izlenmeye çalışılmıştır. Bunun için de, özellikle "ihtilalin" ya da yerleşik deyimiyle "Kurtuluş Harekatının" bereketlendirdiği topraklarda, 24 Ocak ve mimarlarının icraatı yansız bir şekilde ele alınmış ve bu açıdan sistem bütünlüğü, kendi mantığı içinde özenle korunmak istenmiştir. YORUM Davut Bey ve Turgut Bey Hilmi Yavuz Zaman 27 Nisan 2001Batılılaşma ya da Modernleşme girişimleri, Osmanlı entelektüellerini, Aydınlanma sonrasında Avrupa siyasal düşüncesiyle ilişki kurmaya götürmüştür; ama buna benzer bir ilişki Avrupa iktisat düşüncesiyle kurulamamıştır. Geçen haftaki yazımda da belirtmiştim: Prof. Ahmet Güner Sayar, bırakınız Yeni Osmanlılar'ı Jön Türkler'in bile 'ne teorik iktisattan anladıklarını, ne de bizatihi iktisadi süreci anlayabildiklerini' öne sürmenin mümkün olmadığını bildirir; Adam Smith ve Ricardo'nun iktisadi fikirlerinin 'Yeni Osmanlıların teorik esaslarına kaynaklık ettiğini' öne süren Bernard Lewis'in bu iddiasının bir 'fanteziden öteye geçmediğini vurgular. Namık Kemal'in, Montesquieu ve J.J. Rousseau'nun siyasal teorilerinden etkilendiğini biliyoruz elbet; -bizzat Namık Kemal'in yazıları bu etkilenmeye tanıklık ediyor çünkü! Gelgelelim, Adam Smith ve Ricardo'nun iktisat teorilerinin Yeni Osmanlılar'ın iktisadi görüşlerine kaynaklık ettiği iddiasının dayanağı nedir? Ve bu iddia, niçin 'bir fanteziden öteye' geçememektedir?Prof. Dr. Şerif Mardin, 'Türkiye'de İktisadi Düşüncenin Gelişmesi' adlı kapsamlı makalesinde, 1838'de İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Baltalimanı anlaşmasının 'bütün hazırlık safhalarında ehemmiyetli bir rol' oynayan İngiliz Sefareti Başkatibi David Urquhart'tan söz ediyor. Prof. Mardin'in deyişiyle, 'Adam Smith'ten daha Adam Smith'çi' olan Urquhart, 'Adam Smith'in kaldırılmasını tavsiye ettiği devlet müdahalelerinden Türkiye'de hiçbirinin bulunmadığına ve binaenaleyh Türkiye'nin serbest ticaret için ideal bir ülke olduğuna' inanmaktaydı. Urquhart, bu düşüncelerini 1833'te yayımladığı 'Turkey and Its Ressources' adlı kitabında açıklamıştır. O yıllarda, yine İngiliz sefaretinde katip olarak görev yapan (Sir) Henry Layard'ın Autobiography and Letters'te yazdıklarına bakılırsa, Ahmet Vefik Efendi (Paşa) ile, 'Adam Smith ve Ricardo'nun eserlerindeki politik ekonomi konuları üzerinde' tartıştıkları anlaşılıyor.Urquhart üzerine kuşatıcı bir çalışma yapmış olan Prof. Taner Timur da, 'Osmanlı Çalışmaları'nda, onun İngiliz politikasında 'Rus tarafdarları'na karşı, 'Osmanlı tarafdarları'nı temsil ettiğini yazmıştır. Urquhart'a göre 'Osmanlı düzeni en geniş ölçüde özgür ticarete ve özgür sanayie dayanmakta, bu durum da yerel idarenin son derece özerk ve gelişmiş olmasına yol açmaktadır. Türkler, 'çürümüş Bizans aristokrasisinin', 'kalabalık ve zalim ruhban sınıfının', 'hor görülmeye layık hükümetinin haksız kanunlarının' ve özellikle de tekelleri işle 'mali idaresinin ve tahsildarlar ordusunun' tam anlamıyla ezdiği halka rahat bir nefes aldırmışlardır. Timur'un belirttiğine göre David Urquhart (Osmanlıların verdikleri adla, 'Davut Bey'!), Osmanlı Devleti'nde yerel idarelerin özerkliğinin, 'kökeni İslam hukukuna dayanan vergi sistemi sayesinde' gerçekleştiğini düşünmektedir: 'Gerçekten de Türkler dolaylı vergileri toptan reddederek ve mali sistemleri basit ve dolaysız bir vergi sistemine dayandırarak, ticaretin ve sanayinin son derece gelişmesine elverişli bir zemin hazırlamışlardır. Doğrudan vergiler, yerel idareleri geliştirmiş ve bu durum Müslüman olmayan reayanın da kendi kurumlarını korumalarına ve hatta, Avrupa'da sanılanın aksine, geliştirmelerine yol açmıştır.' Urquhart, Osmanlı sistemi analiz edilirken iki tip 'merkeziyetçilik'in birbirine karıştırılmaması gerektiğini hatırlatarak, Osmanlı'da siyasal merkeziyetçilikten söz edilebileceğini, ama idari merkeziyetçiliğin bulunmadığı görüşündedir. (Şerif Mardin, Urquhart'ın özellikle Rumeli'deki vergi sistemini yakından incelediğini ve bu vergilerin 'beledi teşekküller olan ayanlar tarafından tayini ve toplanması'nın Urquhart'ı çok etkilediğini bildirmektedir.) Kısaca Urquhart, Osmanlı iktisadi yapısının liberal bir iktisat konsepti bağlamında örgütlendiğini, devlet müdahalesinin (zannedilenin aksine) asgari düzeyde olduğu kanısındadır. Taner Timur da, Osmanlı toplumunda yerel yönetimlerin özerk konumuna yaptığı vurgu dolayısıyla Urquhart'ın fikirlerinin günümüzde moda olan 'Osmanlı'da sivil toplum yok!' iddialarına uzak düştüğünü söylüyor. Osmanlı 'sivil toplum'unu, Urquhart'ın 'Türk ilkeleri' adını verdiği ilkelere dayandırabiliriz: Pazar ve ticaret özgürlüğü, sultanın keyfî vergi koyamaması, yerel geleneklere saygı, dini kurumların özerkliğini koruma, gayrimüslimlerin inanç özgürlüklerinin teminat altında bulunması... Bu durum, Prof. Timur'un haklı olarak belirttiği gibi, Osmanlı'nın 'modernist' potansiyelini gösterir.Urquhart'ın 'Yeni Osmanlılar'la olan ilişkisi, özellikle 'sarıklı ihtilalci' Ali Suavi'de görülür. Hüseyin Çelik, 'Ali Suavi ve Dönemi'nde, 'Suavi, Urquhart'ta adeta kendisini bulmuştur' der. 'Çünkü o, Urquhart'ın söylediklerini, küçük nüanslar dışında bir ömür boyu söylemiş adam'dır. Çelik şunları yazıyor: 'Suavi de Urquhart gibi, İslam'ın Hıristiyanlık'tan farklı olarak, bütün çağların ihtiyacına en modern şekilde cevap verecek bir din olduğuna inanıyordu.' Nitekim Urquhart'ın Sultan Abdülaziz'e gönderdiği bir mektupta, Osmanlıların 'ancak ve ancak, geçmişte olduğu gibi Kur'an-ı Kerim'in hükümlerine tam uyarak yaşayabileceğini' bildirdiği de biliniyor.David Urquhart ya da Davut Bey, Adam Smith'ten daha adam Smith'çi olduğu kadar, Osmanlı'dan daha Osmanlıcı olarak yadırganmış, hatta bizzat İngiliz hükümeti ve elbette Dışişleri Bakanı Lord Palmerston tarafından dışlanmıştır. Urquhart, İngiltere'nin Osmanlı ile olan ticari ilişkilerini geliştirmesi için çalışıyordu; -Lord Palmerston ise, Rusya ile! Ama maalesef, Ali Suavi dışında Yeni Osmanlılar'ın Davut Bey'i ciddiye aldıklarına dair bir tanıklık yoktur. İngilizler de ciddiye almamışlardır Urquhart'ı... Kimilerine göre 'acayip', 'egzantrik' ve 'megolaman'dır, kimilerine göreyse 'yarı deli!' Prof. Mardin bile, 'Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu'nda Urquhart'ın hissi egzotizmi'nden söz etmekten kendini alamamıştır. Dolayısıyla, Adam Smith ve Ricardo'nun görüşlerinin Urquhart gibi 'acayip' biri aracılığıyla dolaşıma sokulmasının Osmanlı entelijansiyası tarafından 'fantezi' olarak kabul edilmesine şaşmamak gerekir...Davut Bey'in Osmanlı toplumunun modernist potansiyeline ilişkin değerlendirmelerinin Yeni Osmanlılar'ın ya da Jön Türkler'in fikirleri üzerinde etkin olmayışını anlamak mümkün de, bu düşüncelerin belli ölçekte değerlendirilebilmeleri için Turgut Bey'in iktidara gelmesini beklemek? İşte bunu anlamak mümkün değil! Hem siyasi hem de iktisadi anlamda gerçek 'Modernleşme' ya da 'Batılılaşma', bütün sancıları, problemleri ve elbette hatalarıyla, Osmanlı'nın modernist potansiyelinin farkında olan Turgut Bey'le başlamıştır çünkü...
DEMİR LEYDİ DE BUGÜN DOĞDU
Bu arada 13 Ekim tarihi İngiltere'nin efsanevi Başbakanlarından ve Demir Leydi olarak bilinen Margaret Thetchar'in de doğum günü. Demir Leydi'yi merhum Turgut Özal'ın çok sevdiği biliniyor.
(KAAN KIYMAÇ'ın araştırması)

13.10.2008

'Yüzümüzü millete döneceğiz'



Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve genel başkan adaylarından Av. Murat Akdeniz niçin aday olduğunu açıkladı...


Cumhurbaşkanlığı seçiminde Anavatan'ın Meclis'e girmemesi konusunda, "Partiler zaman zaman yanlış da yapabilirler" diyen Anavatan Genel Başkan adayı Murat Akdeniz geçmişi değerlendirmediklerini, geleceğe baktıklarını bildirdi.
Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve genel başkan adaylarından Av. Murat Akdeniz niçin aday olduğunu açıkladı..


Ülke TV'de Selda Atalay'ın sorularını yanıtlayan Murat Akdeniz, 25-26 Ekim'de Kongreyi yapacaklarını anlatan Akdeniz, Kongrenin Ahmet Özal ve Mesut Yılmaz'ın gölgesinde geçeceğine ilişkin iddialara katılmadığını söyledi.


Akdeniz, "Biz hepsine teşekkür ediyoruz. Hepsinin devamı olarak kendimizi kabul ediyoruz ve gözlerimizi geleceğe diktik." dedi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Anavatan'ın Meclis'e girmemesi konusunda, "Partiler zaman zaman yanlış da yapabilirler" diyen Akdeniz geçmişi değerlendirmediklerini, geleceğe baktıklarını bildirdi.


Murat Akdeniz, Genel Başkanlığı kazandığı takdirde şunları yapacağını söyledi:


-Öncelikle teşkilatlarımızı kuvvetlendirmek istiyoruz.
-Millete sırtımızı değil yüzümüzü döneceğiz.
-Ben Anavatan sevdalıyısım. Ülke sevdalısıyım. Anavatan'ın birleştirici bütünleştirici yönünü herkes biliyor.
-Toplumun olduğu yerde huzursuzluk varsa orada verimli bir siyaset çıkmaz. Önce kendi birliğimiz ve bütünlüğümüz. Bunu yapacak olan Anavatan Partisidir.
-Sadece 4 eğilim değil 14-24 eğilim ne kadar eğilim varsa hepsini alacağız.
-Bunu yapacak olan tek parti Anavatan Partisidir.
-Genel Başkan adaylığı konusunda görüşmeler yaptığını anlatan Akdeniz, tüm arkadaşlarla müzakere ediyorum. Kongreden umutluyum. Ama önemli olan Kongreden sonrasıdır.
-Millet korkularla yönetilmek zorunda değildir.
-Akıl önülle birleşmelidir. Aksi takrdirde milletin istediği politikayı yapamazsınız...


Dr. Murat AKDENİZ

Genel Başkan yardımcısı

HATALARIMIZ OLDU, AMA DERS ALDIK ...


Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Siyasi İşler Başkanı Dr. Mahmut Koçak AFYON da Partililere hitap etti.


İşte Koçak"ın Anavatan ve merkez sağ ile ilgili açıklamaları…


Ülkemizde siyaset yeniden yapılandırılmalıdır. Bu konuda görev siyasilere başta da iktidar partisine düşmektedir.

Ülkemizde 1946 yılından beri demokratik seçimler vardır ancak gittikçe milletten uzaklaşan bir yol izlemektedir. Adeta 1946 ya kadar olan süreçteki tek parti uygulamaları daha sonra tek partilere dönüşmüş, milletin vekilini seçme hakkı elinden alınmıştır. Hem de demokrasi diye diye alınmıştır.

Şimdi soruyorum; seçim listelerin seçimi ile 1946 öncesi CHP tek liste seçimi arasında demokrasi açısından ne fark var?


Terzi söküğünü dikememektedir.


Siyasi partilerimiz Türkiye"de demokrasinin gelişmesi yönünde projeler üretirken, kendileri demokrasiye direnmektedir. Parti içi demokrasi, siyasi ahlak yasası, siyasetin finansmanında şeffaflık, seçim sisteminin demokratikleşmesi gibi konular adeta partilerin yasak bölgesi konumuna gelmiştir. Halbuki sivil bir anayasa, siyasi partiler kanunu ve seçim kanunu gibi temel meseleler şimdiye kadar çoktan çözülmeli ve ülkemize yakışan çağdaş demokratik siyasi hayat kurulmalıydı. Bu konuda vatandaşlarımızın da talebini yüksek sesle dile getirmesi gerekir.


Ankara"dan vekil ve belediye başkanı atamalarına son verilmeli, partiler liderden millete teslim edilmelidir.


HZ. HÜSEYİN GİBİ KONUŞUP EBU CEHİL GİBİ DAVRANARAK SİYASET YAPILAMAZ!


Bu konuda siyasiler dürüst olmalı, ağzından çıkan sözün arkasında durmalıdırlar. Hz. Hüseyin gibi konuşup Ebu Cehil gibi davranarak siyaset yapılamaz. Nasıl konuşuyorsak o şekilde de davranmalıyız. Dosdoğru olmalıyız.


25 Ekim"deki kongreye biz sadece Anavatan Partisi"nin kongresi olarak bakmıyoruz.


Merkezin yeniden yapılanması konusunda ilk basamak olarak bakıyoruz. Milletin vicdanında yer etmiş insanların toplanabileceği bir yeni güç merkezinin başlangıcı olarak bakıyoruz. Siyasete küsmüş, darılmış, küstürülmüş, kırılmış dökülmüş insanlarımızın yeniden kazanılmasının başlangıcı olarak bakıyoruz.

Büyük merkez ailesi toplanarak ülke siyasetine yeni bir nefes alanı açacak gözüyle bakıyoruz.


HATALARIMIZ OLDU, AMA DERS ALDIK!


Millete sırtını dönmüş eski siyaset anlayışlarının yerine milletle beraber siyaset üreten, yüzü millete dönük bir siyaset geliştirmek heyecanı ile kongreye gidiyoruz. Hatalarımızdan ders almış olarak gidiyoruz. Bu yeni başlangıçta hala kafalarında eskiye özlem duyanlar, milletin üzerini çizdiği politikalara yönelecekler olabilir. Biz değişimiz öncüsü olarak statükocu anlayışı kabul edemeyiz. Yolumuz yeniye doğruya ve güzel ahlak üzere olacaktır. Demokrasiyi ve ahlaki rekabeti sonuna kadar işleteceğiz. Birlik ve bütünlük içerisinde kongreden çıkmak ama milletin istek ve talepleri doğrultusunda çıkmak esas olmalıdır. Hatalarımız da olmuştur ama ders aldık ağır diyet ödedik aynı hataları yapacaklara ve yaptırmak isteyeceklere asla fırsat vermeyeceğiz.


Mahmut KOÇAK

12.10.2008

Üç Y, üç B!

Üç Y, üç B!
Formül geliştirmekte AKP'nin üzerine yok gibi! Bir ara "Üç Y" diye tutturmuşlardı. Üç Y ile yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadeleyi kastediyorlardı!

ZEKİ CEYHAN'ın yazısı

Formül geliştirmekte AKP’nin üzerine yok gibi! Bir ara “Üç Y” diye tutturmuşlardı. Üç Y ile yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadeleyi kastediyorlardı!
Yıllardır iktidardalar!

Bu mücadele azimlerinin(!) ne denli işe yaradığını gördünüz.
Üç Y’nin birincisi yoksullukla mücadeleydi!
Yoksullukla mücadele diyorlardı bugün sadece Ankara’da 400 bin aileye yardım yaptıklarını övünerek ilan ediyorlar!
Ankara’nın nüfusu üç milyon civarında olsa gerek!
Dört kişinin bir aile oluşturduğunu varsaysak üç milyon nüfus kabaca 750 bin aile demektir, değil mi?
750 bin aileden 400 bini yardıma muhtaç halde ise AKP’nin yoksullukla mücadelede ne kadar başarılı olduğunu varın siz hesap edin!

Üç Y’nin ikincisi ise yolsuzlukla mücadeleydi!
AKP’nin yolsuzlukla mücadelede ne denli başarılı(!) olduğunu medyaya bakarak öğrenebilirsiniz!

Gazeteler ve televizyonlar yolsuzluk haberlerinden geçilmiyor!
Erdoğan-Doğan kapışması bile böyle bir yolsuzluk haberi yüzünden çıkmadı mı?

AKP Genel Başkanı istediği kadar hortumları kestik diye övüne dursun!
Tamam, birilerinin hortumları kesilmiştir ama kesilen hortumların kaldırılıp atılmadığı, başka birilerine kanalize edildiği de saklanamaz bir realite haline gelmedi mi?

Üç Y’nin üçüncüsü ise yasaklarla mücadeleydi!
İşe başladıkları gün hangi yasaklar vardıysa bugün de aynıları yok mu?
Hasılı AKP’nin “Üç Y” diye formüle ettikleri çalışmaların hiçbiri beklenen faydayı sağlayamamıştır!

“Üç Y” diye formüle ettikleri çalışmaların “duvar süsü” gibi kaldığı da inkar edilemez bir gerçektir.

Şimdi de “Üç B” diye bir formülü dillerine doladılar!

“Üç B” formülü ile de “Birlik, Beraberlik ve Bütünlüğü” sağlamayı hedefliyorlarmış!

“Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” diye bir atasözümüz var.
AKP’nin “Üç B” diye formüle ettiği çalışmada ne kadar başarılı(!) olacağına karar vermek için “Üç Y” de ne denli başarılı olduklarına bakmakta yarar görüyoruz!

“Üç Y” formülünü ne kadar hayata geçirebilmişlerse, “Üç B” yi de o kadar tatbik edebilecekleri aşikar değil mi?
Yani yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadelede ne denli başarılı olmuşlarsa birliği, beraberliği ve bütünlüğü sağlamada da o kadar başarılı(!) olacakları açık!

Evet, formül geliştirmekte AKP’nin üzerine kimse yok!
Formül geliştiriyorlar ama bunu hayata geçiremiyorlar!
Geliştirdikleri formüller lafta kalıyor!

Laf çok, icraat yok!
Pardon icraatta var da, iddia ettikleri gibi değil!

"Terörle mücadele özel harekat polisinin işi"


Devlet eski Bakanı Ekrem Pakdemirli, terörle mücadeleyi askerlerin değil,özel harekat polislerinin yürütmesi gerektiğini söyledi


Aktütün Karakolu ve Diyarbakır'daki terör saldırıları sonrası toplanan Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'ndan bu yönde çıkan kararların isabetli olduğunu söyledi. Pakdemirli, Özel Harekat timlerinin yeniden canlandırılması kararının önemli bir gelişme olacağını ancak bunların orduya bağlanmaması gerektiğini kaydetti.


Terörle mücadelenin ihtisas konusu olduğunu dile getiren Pakdemirli, teröristin karşısına düzenli ordu çıkarılamayacağını vurgulayarak, iç güvenliğin tamamen polise bırakılması gerektiğini söyledi.Amerikan ordusunun Vietnam'da, Afganistan'da ve Irak'ta başarılı olamamasının altında da bu sebeplerin yattığını ifade eden Prof. Dr. Pakdemirli, "Süper güçler bile gayrinizami harp karşısında düzenli ordularla başarılı olamazken biz nasıl olalım?


Düzenli orduyla maalesef 20 yıldır terörle mücadelede başarılı değiliz. Kaç kişiyle uğraşıyoruz? Irak'takilerle birlikte sözgelimi 10 bin kişiyle. Bunlar düzenli ordunun işi değil. Ordu sınırların güvenliğini alır, gerisini polis halleder." dedi.
'TERÖRLE MÜCADELE POLİSİYE BİR İŞTİR'
Özal hükümetleri döneminde Özel Harekat timlerinin 8 bin kişilik kadroyla kurulduğunu hatırlatan Pakdemirli, PKK ile mücadelede büyük başarılar elde ettiklerini, ancak 1991 genel seçimiyle göreve gelen hükümetin, terörle mücadeleyi tekrar orduya verdiğini hatırlattı. Ekrem Pakdemirli, "Neden değiştirdiler? Çünkü oradan talep geldi, Biz polisi değil, Mehmetçik'i istiyoruz.' diye. Neden mehmetçiği istiyor? Çünkü dünyaya şu kavramı yerleştirmeye çalışıyor: 'Türkiye, PKK ile savaş halindedir. Bu savaş yıllarca sürecektir. Ondan sonra da Batılı güçler bize gelip, 'Siz 30-40 yıldır savaşıyorsunuz. Oturun masaya bakalım.' diyecek. Bu hep böyle olmuştur. Halbuki bu bizim polisiye vakamızdır, iç güvenlik konusudur." şeklinde konuştu.
Özel Harekat timlerinin PKK'lılar gibi üç beş kişilik gruplar halinde devamlı dağlarda dolaşacağını ve teröristlerle karşılaştığı zaman gerekeni yapacağını vurgulayan Pakdemirli, 20 yılın büyük kayıplarla geçirildiğinin altını çizdi. Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda alınan kararın sevindirici fakat eksik olduğunu savunan Pakdemirli, Özel Harekat timlerinin ordu emrine verilmesinin son derece yanlış olacağını kaydetti. Polislerin orduya bağlanması halinde serbestçe hareket edemeyeceklerini, emir komuta zincirinde bir karar alınana kadar zaman kaybı yaşanacağını söyleyen Pakdemirli, "Özel Harekat timleri. kesinlikle İçişleri Bakanlığı'nın emrinde olmalıdır. Aksi halde rahat hareket edemezler." dedi.Ekrem Pakdemirli, son günlerde alevlenen olağanüstü hal (OHAL) tartışmalarına da değinerek, "OHAL isteyen bir kesim var. Toplum olarak geriye mi yoksa ileriye mi gideceğiz? OHAL'den birçok kişi zarar görmüştür, çünkü insanların hürriyetini ve ekonomik faaliyetini kısıtlıyorsunuz. Terör yüzünden 10 milyon insanı cendereye sokmaya hakkımız yok. Bu işin erbabı, Özel Harekat timleridir. Dağlarda onlar dolaşmalıdır." diye konuştu.

Vekil beyin Aktütün şenlikleri!..

ARTIK yazılacak ne var ki diyordum ve bu konunun acısını içimde boğmaya çalışıyordum!.. Artık bu çılgınlık üzerinde, hep aynı teranelerle dolaşmak ve hemen bir süre sonra ateşi düştüğü yerde bırakıvermek, hep yaptığımız bu değil miydi?!.Hem siyaset hem de asker de zaten şunu söylüyordu son günlerde; “Kimse şehitler üzerinden...” Susalım ve “büyüklerimiz”i bekleyelim... Cuma namazında baskını yemişiz, pazartesi günü gazetede haberi okuyoruz...

Bizim susalım ded”ğimiz olayın üstünde, bir muhterem vekil halay tepiyor mu?!.Olay patlayınca, Başbakan resmi dış gezisini yarım bırakıp ülkeye döndü, çok üzgündü ve gazetecilere diyordu ki; “Moral değerlerin en önemli olduğu günlerdeyiz, haberlerde hassas davranın, birlik ve beraberliğe zarar verecek yansımalardan kaçının” doğru söylüyordu...Ve... Başbakan’ın bu “hassasiyet” davetinin hemen yamacında olan bitene bakınız beyler... Bu nasıl olabilir Sayın Başbakan? Aktütün’de 15 askerimizin şehit düştüğü olay günü Kilis...

Haber şu...“Kilis’te, AKP Milletvekili Hasan Kara’nın (39) oğlunun sünnet düğünü için, Gençlik Spor İl Müdürlüğü’ne ait stadın toprak zeminine belediye ekiplerince mıcır serildi, parke taş döşendi.

Kilis Valisi Nevzat Turhan, diğer protokol mensupları ile birlikte üzerinde AKP logosu bulunan pastayı kesti. Halayların çekildiği görkemli sünnet düğünü, Aktütün Karakolu baskınında 15 askerin şehit olduğu güne rastladı. Bu nedenle düğünün haber yapılmasını engellemek için, gazetecilerin görüntü kasetlerine el konuldu...”Bu durum çok acıklı bir manzaradır ve askerlerimize kurşun sıkan PKK’lının saldırısından da ağırdır beyim...

Gazeteden ayrıntıları da okuyalım;Sünnet düğününün yapılacağı gün, Hakkari’de 15 askerimizin şehit olduğu haberi geldi. Bunun üzerine sünnet programının değiştiği, mevlit okutularak şehitlerin anılacağı söylendi. Ancak, gelişmeler böyle olmadı. Konuklar düğün alanına gelirken davul zurnalarla karşılandı. Sadece “hareketli havalar” yerine Mehter Marşı çalındı. Mehmet Enes’in stada gelişi sırasında davul zurna ekibi görevini yaptı. Ardından Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile eşi Seniha Yıldırım da davul zurnanın çaldığı mehter marşı ile karşılanıp protokol için ayrılan yerlerine oturdu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan düğüne çiçek gönderirken, Yıldırım, Mehmet Enes’e bisiklet ve altın künye, eşi de Cumhuriyet altını hediye etti. AKP logolu düğün pastasını kesenler arasında Kilis Valisi Nevzat Turhan da yer aldı.Yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı düğünde, Kilis’te görev yapan imamlardan oluşan grup mevlit okudu.

Yıldırım ve eşi, mevlit sonrası düğünden ayrıldı. Bakandan sonra sahne alan Gaziantepli türkücü Mehmet Yakar’ın “Ağrı Dağı Eteğinde” türküsüyle birlikte piste çıkan, aralarında bürokratların da bulunduğu davetliler, davul zurna eşliğinde halay çektiler. Halk oyunları ekipleri de halay çekenlere eşlik etti... Hiç yoruma gerek bile yoktur... Davulcu çalıyor, zurnacı üflüyor, vekil oynuyor, Bakan, Vali tempo tutuyor, yandaş ahali tempoya katılıyor hep beraber eğleniyorlar “Agrı dagı etegindeee!..” 15 genç toprak altına böyle uğurlanıyor!!!
Ne düğün sahibi vekil, ne katılımcı yüksek hazirun, Bakan, Vali değil de, bendenizi bu manzarada delik deşik eden de, oraya katılmakta sakınca görmeyen (dahası paye kovalayan) ahalidir aslında!..

Ahali en önemli unsurdur..
Ahali sahip çıkmadıktan sonra!!.

Bakınız benzer bir haber de ABD kaynaklıdır...“Hürriyet gazetesinden Zeynep Gürcanlı, Türkiye’nin şehit evlatlarına ağladığı bugünlerde ABD’de yapılan Türk festivalindeki izlenimlerini yazdı. Gürcanlı’ya göre ABD’deki Türkler, yaşanan acıdan bihaber! ABD Kongre binasına ise beş blok uzaklıktaki meydanda yapılan Türk festivalinde sahnede sanatçılar günün popüler şarkılarını söylerken, Türkler de Amerikalılara ‘halaydaki maharetlerini’ göstermekten hiç kaçınmadılar...”

Maraton programında Fatih Terim, gurbetçi futbolcuların babaları ile ilgili öyle bilgiler verdi ki, adamın kafası karmakarışık oluyor!.. İşte o zaman, Aktütün de vs. toprağa düşen canların acısı dağı taşı da aşıyor ama, vekillerin davul zurna eşliğindeki mesut dünyasında bu acılar, davulcı tıngırtısı gibi araya gidiyor!..Vatan sağolsun da, bunların şenlikleri de daim olsun!.
BEHİÇ KILIÇ/Tercuman

2+2=4 eder...

Ahmet Er Türkiye Gündemi
Bu AKP dönemi kadar gündemin bu kadar hızlı değiştiği bir dönem olmadı!
Küt! Bir bakıyorsunuz Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Emniyet tarafından izleniyor ve dinleniyor haberi...
Ardından onun fırtınası dinmeden Anamuhalefet Partisi Genel Sekreterinin dinlenilmesi...
Dinlemeyi yapan Emniyetin bağlı olduğu İçişleri Bakanı Beşir Atalay eleştiriler üzerine bırakın istifa etmeyi,"Beni siz mi bakan atadınız" diye sorguluyor...
Hatta dinlenen şahsın daha önce yaptığı bir gafı öne çıkarmaya çalışıyor! Suçlu o ya!Soruşturma açılsın gerçek ortaya çıksın diyor; olacak olan büyük olasılıkla şu:"DİNLEMEYİ ERGENEKON ÇETESİ YAPTI!"...
Bu dönem bir an önce sona ermeli!
Bu matematikte şu demek 2+2=4
Kendileri hakkında açılan kapatma davasına bakan yargıçları bile dinleyen/izleyen bir iktidarı yargılayacak mahkemenin sağlıklı karar veremiyeceği endişesiyle önce AKP kapatılmalı ve derhal iktidardan uzaklaştırılmalıdır!
Sağlıklı demokrasilerde ve devletlerde böyle olması gerekir!
Bu iktidarın yandaş gazete ve TV'leri var mı?Var!
Kendisine verilen devletin bütün olanaklarını devletin bütün kurum ve kuruluşlarını, muhalefet partilerini dinlemek için kullanıyor mu?
Evet!
Kendisiyle ilgisi olmayan iki devletin barış antlaşması için kendi sularını feda ediyor mu?
Ediyor!
Hiç bir problemi olmayan K.K.T.C. gibi ayrı egemenliğini kurmuş, ayrı halkı olan stratejik bir toprağı dış devletlerin baskısıyla "Kıbrıs Sorunu" adı altında yok edecek girişimlerde bulunuyor mu?
Evet!
Kıbrıs Rumları birleşmeye % 67 ile yüksek bir oranda HAYIR demiş iken hala illa Rum kesimine yamamaya çalışmıyor mu?
Evet!
K.K.T.C. Cumhurbaşkanı Talat'ın inisiyatifi ve bu AKP'nin desteği ile verilen Lokmacı tavizine rağmen Türk tarafında ekonomik veya siyasi hiç bir olumlu gelişme veya kazanç oldu mu?
Hayır!
Bütün bunlar ortada iken AKP'ni yeni icraatı:"Başbakanlık, Milli Güvenlik Genel Sekreterliği ve Genelkurmay Başkanlığı'nın ileteceği belgeleri DEVLET SIRRI adı altında 75 yıl boyunca GİZLİLİK altına almak için kanun teklifi hazırlıyor"...

Bu şu demek:AKP bütün yaptığı ve herkesten sakladığı ama herkesin aşağı yukarı bildiği ve tahmin ettiği TÜRK MİLLETİNİN MENFAATİNE AYKIRI eylem ve antlaşmaların gün yüzüne çıkarak en azından VATANA İHANET suçundan yargılanmaktan kurtulmak istiyor!
Ahmet ER

"ÜLKE BİR CUMHURBAŞKANININ MEZARINI BİLE AYDINLATAMAYACAK HALE GELDİ"



8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın anıt mezarındaki aydınlatmaların 148 bin YTL'lik elektrik borcu yüzünden kesilerek karanlıkta bırakılmasına, büyük oğlu Ahmet Özal tepki gösterdi.


Türkiye Cumhuriyeti'ne başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış birisinin anıt mezarının elektrik borcu sebebiyle karanlıkta bırakılmasına sitemde bulunan Özal, "Bunun sorumlusu kim diye basın da ben de araştırıyoruz. İstanbul Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve Mezarlıklar Müdürlüğü kabul etmiyor, fakat bu elektrik faturasının bir yerde adresi vardır. Bu, Türkiye'de idarenin ne hale geldiğini gösteriyor. Bir cumhurbaşkanının elektriğini bile yetiremeyecek kadar zavallı hale gelmişler." dedi.

Anavatan Partisi'nin genel başkanlığına adaylığını koyan ve bu amaçla seçim çalışmalarına katılmak üzere İzmir'e gelen Ahmet Özal, il başkanlığında basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda gazetecilerin sorularını cevaplayan Özal, babasından öğrendikleriyle partiyi tekrar şahlandırmayı hedeflediğini, yerel seçimde ise 3 bin belediyeden en az binine talip olduklarını söyledi.


Basın toplantısında, İl Başkanı Süleyman Şamlı ve parti yönetim kurulu da hazır bulundu. Basın açıklamasından önce İl Başkanı Şamlı'nın önerisiyle partililer, Aktütün karakolundaki 17 asker, Diyarbakır'daki beş polis ve bir sivil altı şehit için saygı duruşunda bulundu.

''ATAMAYLA VEKİL OLUNMAZ !! ''



Hedefimiz Anavatan ailesinin birliğini tesis etmektir. Bu misyonu ayağa kaldırmaktır. Akıllı insanlardan korkmayan, kıskanmayan, küçük olsun benim olsun mantığından kurtulmuş, herkese kucak açarak siyaset yapmak esas olmalıdır.

Güçlü bir kadro hareketi ile millete ihtiyacı olan çözüm önerilerini sunmak güven vermek, dosdoğru olmak siyasal yolumuzun kadastro taşları olmalıdır. Parti içi demokrasiyi sonuna kadar işleten ve artık Ankara"dan milletvekili atamayan bir parti anlayışını hakim kılacağız. Rahmetli Özal"ın 1983 ruhunu partiye kazandırmak, ne sebeple olursa olsun küsmüş, küstürülmüş, kırılmış, dökülmüş, dışlanmış, büyüklerimizin, partililerimizin davet edilmesi, milletten kopmuş hatalar yapmış bir anavatanın yeniden yüzünü millete dönen, milletin derdini acısını sevincini paylaşan bir yapıya kavuşturma çabası içerisinde olacağız.

Bütün bunlardan sonra merkezin yeniden yapılandırılması aşamasına geçeceğiz. Eğilimlerin partide temsili partinin temsilde zenginliğini kuracağız. Milletin gönlünde karşılığı olan insanları merkez siyasetin yapılandırmasında kazanacağız.

Başkanlık divanında göreve başladığım günden beri 50 ili ziyaret ettim. Edirne"den Hatay"a Amasya"dan Kilis"e, Zonguldak"tan Kütahya, Eskişehir"den Uşak"a bütün ülkeyi geziyorum. Gezmeye devam edeceğim. Aslolan ülke demokrasisini geliştirmek ve milletimizin mutlu huzurlu yaşayacağı şartları tesis etmek istiyoruz.

Anavatan Partisi"nin geleceği konusunda teşkilatlarımızın görüşlerini alıyorum. Ortak istek, güçlü bir lider, güçlü bir kadro, bununda ötesinde yatmayan, çalışan, halkın birebir içinde olan, ülkenin gündemi ile ilgili söyleyecek sözü olan güçlü bir yönetim isteği vardır.

Bu manada ben ve arkadaşlarım çok ciddi hazırlık yapmaktayız. Bu değerlendirmeler neticesinde teşkilatlarımızın görüşleri aday olmamı gerektiriyor ise görevden kaçmayacağımı net bir şekilde ifade emek isterim. Ama aslolan, parti tabanının görüş ve düşünceleridir. Onların talepleridir. Ve temel olan bu büyük millete hizmet etmektir.



Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı, siyasi işler başkanı

Dr. Mahmut Koçak

''MECLİSE GİRMEMEMİZ HATAYDI...''


Yaklaşık 13 aydır harıl harıl Anavatan Partisi genel başkan adaylığına hazırlanan Metin Karadayı, şaşırtan fikirlerini cafesiyaset.com'a anlattı...
"Avrupa Birliği'ne kesinlikle karşıyım. Avrupa Birliği Türkiye'yi kuşatmak istiyor..Üniter yapımıza yönelik alttan alta bir sinsi çalışma yürütülüyor...Avrupa Birliği'nin kriterlerini değiştirmesi şart. Zaten değiştirmezse kendi içinde yokolup gidecek. Biz bu Avrupa Birliği'ne girsek ne olacak girmesek ne olacak. Zaten en büyük hatamız Gümrük Birliği idi. Neredeyse 200 milyar dolar civarında bir zararımız var. Türkiye'nin buradan hemen dönmesi lazım."
"Özelleştirmeye karşıyız. Türkiye'nin karma ekonomi politikası izlemesi lazım. Liberal ekonomi yaklaşımlarını doğru bulmuyoruz. Türkiye'nin her alanda özelleştirmeye gitmesi demek kendi dalını kesmesi demektir. Biz iktidara gelirsek belli başlı kuruluşlar yine devletin elinde olmayı sürdürecek. Yabancı sermayeye çok sıcak bakmıyoruz. Yabancı sermaye her zaman iyi değildir. Temeliniz çok sağlam olduğu takdirde ancak belli bir yabancı sermayeye evet denilebilir..."
Bu sözler İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'e ait değil.
'Ulusalcı' söylemlere yakın duran bu yaklaşımlar 25-26 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Anavatan Partisi Kongresi'nde genel başkan adaylığını ilan eden genç politikacı Metin Karadayı'ya ait..
Yıllarca politikayı izlemiş ve yazmış, 12 yıl da parlamento kulislerinde koşturmuş bir gazeteci olarak ne yalan söyleyeyim ilk anda bu sözler bende şok etkisi yarattı...
Türkiye'de liberal ekonominin savunucularından, özelleştirmenin sahiplerinden, Avrupa Birliği'ne girmek için müracaat etmiş bir partinin, Anavatan Partisi'nin genel başkan adayından bu cümleleri dinlemek 'inanılır' gibi değildi..
Peki, 'ulusalcı' olarak ön plana çıkan ve bugün bir kısmı Terör Örgütü Ergenekon Davası'ndan tutuklu bulunan isimlerle bir paralelliği var mıydı, Metin Karadayı ve arkardaşlarının?
"Asla' diyor Karadayı. "Aman ne olur o isimlerle bizi katiyyen yan yana getirmeyin. Hukuksuzluğa kesinlikle karşıyız.Hukuk işlesin. Suçlu kimse cezasını çeksin. Ama madem açtınız Ergenekon'la ilgili bir görüşümüz şu; önce insanların içeri alınıp daha sonra ölmelerini hiç insanca bulmuyoruz..


KONGREDE ŞANSIM YÜZDE 100
"Abdullatif Şener'in durumu ile benim dışımdaki, şu anki Anavatan Partisi genel başkan adaylarının durumu aynı. Şener AK Parti'nin kurucularından ve sonraki yıllarda kabinede yeralan bir isim olarak daha sonra Tayyip beyle anlaşmazlığa düşerek bu partiden ayrılmak zorunda kaldı. Sonra da başladı, AK Parti ve politikalarını eleştirmeye..Kim inanır Şener'e peki? Kimse inandırıcı bulmadı. Şimdi Anavatan Partisi'nin genel başkan adaylarının durumu da aynı. Genel Başkan adayı olarak isimleri geçenler, zaten bir şekilde partinin yönetim kademesinde görev alan isimler. Yaptıkları ve partiyi nereye getirdikleri ortada. Seçime giremeyecek noktaya getirmişler partiyi. Söyleyebilecekleri hiçbir şey yok.. Genel Başkan adayı olarak 3 isim geçiyor. Üçü muhtemelen biraraya gelecek, Murat Akdeniz ve Ahmet Özal, Salih Uzun lehine Kongre'de adaylıktan çekilecek . Zaten siz de gördünüz; bu isimlerin birkaçı bazı illeri dolaştılar ve arzu ettikleri desteği göremediler. Mesela Ahmet Özal en son annesiyle birlikte Şanlıurfa'ya gitti ama destek yok...Göreceksiniz genel başkan adaylarının tümü bir Metin Karadayı etmeyecek..Bunu göreceksiniz...Kongre şu andaki tüm genel başkan adayları ile Metin Karadayı arasında geçecek.."
Benim Kongredeki şansım yüzde 100. Bakın yüzde 99 demiyorum. Anadolu beni destekliyor. 13 aylık bir süreçte 50 ili dolaştım. Halk beni destekliyor. Genel Başkan adaylığımı Noter kanalıyla tasdik ettirdim. Zorunlu olmamasına karşılık bunu gerçekleştirdim...Ekim 20'sinden itibaren tamamen Ankara'da olacağım.

ANAVATAN'DA NE YAPACAK?
"Şimdi diyorlar ki Metin Karadayı bu Anavatan Partisi'nde ne yapacak? Her yiğidin ayrı yoğurt yiyişi var. Sadece bir örnek vermek isterim; Cumhuriyet Halk Partisi, Mustafa Kemal Atatürk döneminde de, İsmet İnönü döneminde de, Deniz Baykal döneminde de aynı Cumhuriyet Halk Partisi. Peki aynı partinin bu farklı dönemlerindeki politikaları benzer miydi? Parti aynı olabilir ve başındaki isme göre şekillenir. Anavatan Partisi de böyle olacak. Metin Karadayı döneminde Anavatan Partisi bambaşka bir parti olacak. Mesela, ben Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde TBMM Genel Kurulu'na girilmemesini çok büyük bir hata olarak görüyorum. İçeri gir ama oy vermeyeceksen yine verme.
Bir farklı bakışım da şu; partinin kapıları herkese açık olacak. Devrimcisi de gelsin, komünisti de, solcusu da gelsin. Ama bir tek ortak payda istiyorum; yeter ki milli olsun. Milletin ortak çıkarları, ortak hedefleri ve geleneklerine aykırı düşmesin. Milil olsun..."

BÜYÜK AİLEYİ BİRARAYA GETİRECEĞİZ..
"Metin Karadayı Anavatan Partisi'ne genel başkan seçildiğinde ne olacak diyor birtakım kişiler. Şu olacak; Biz büyük aileyi biraraya getireceğiz. Eski ANAP ruhunu dirilteceğiz. Bu manada düşündüğümüz birçok yenilik var, bunları adım adım gerçekleştireceğiz. Yapısal olarak büyük değişiklikler planladık. Ama bunların tümünü burada izninizle açıklamak istemiyorum. Biz "Büyük aileyi biraraya getireceğiz" dedik sonrasında bir de baktık ki bizim bu söylemimizi birtakım kişiler alıp kullanmışlar. Kopya çekmişler. Bu sebepten atacağımız adımları 26 Ekim'den sonrasına bıraktık."

GENEL MERKEZLE TEŞKİLATLAR ARASINDA KOPUKLUK VAR
"Şu anda Anavatan Partisi Genel Merkezi ile teşkİlatlar arasında büyük bir kopukluk var. Bu kopukluk uzun bir süredir var. Şu an il teşkilalarının büyük çoğunluğu atama ile geldi. Çok sayıda il teşkilatı yok olmakla karşı karşıya. Birçok ilin İl başkanı yok. Bizim ilk yapacağımiz icraatlardan birisi Anavatan Partisi Genel merkezi ile teşkilatlar arasındaki bu kopukluğu gidermek..Teşkilatlar ile sıcak, samimi, içten ilişkiler kurmak... Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu açık olarak gözlendi. Teşkilatların, "Meclis'e gir' görüşü bir kenara bırakıldı, yok sayıldı...Bu sebeple Genel Merkez kadrolarının mutlaka değişmesi şart..."

KADROMUZ ÇOK GENİŞ...
"Metin Karadayı'nın arkasında çok güçlü bir kadro var. Ama şu anda isim telaffuz etmek istemiyorum. Kongre günü bu ortaya çıkacak. Sürpriz isimler var listemizde. Bizi destekleyen önemli isimler var. Ama şu anda açıklayıp sansasyon meydana getirmek de arzumuz değil..."

MÜŞTERİN VARSA PARA DA GELİR?
"Şimdi diyolar ki Metin Karadayı'nın genel başkan adayı olacak kadar parası var mı? Bir işyerinde müşteri varsa orayı ayağa kaldırmak çok kolaydır. Aksi takdirde paranız çoksa ve müşteriniz yoksa yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Öncelik para deği, müşteridir. O atmosferi yaratabilmenizdir. Anavatan Partisi iktidar alternatifi olmalıdır. İktidar umudu olmalıdır. Finans kendiliğinden gelir. Milletin hissettiklerini biliyorum. Biz tiyatro yapmayacağız. Semt pazarından alış veriş yapanların duygularını ve hissettiklerini iyi bilyoruz. Çünkü biz de oradan geliyoruz. Ben hem çalıştım hem okudum. Bu sebeple bu hissiyatı çok iyi biliyorum. Metin Karadayı genel başkan olursa millet kendisini görecek bu makamda...Siyasete siyasetçiye itibar kazıandırmak bizim birinci önceliğimiz olacak..."

KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK
"Şimdi Genel Merkez'de birçok isim 'Kim bu Metin Karadayı?' diyor. Korkunun ecele faydası yok. Şu anda genel başkan adayı olarak ismi geçenler il başkanların isimlerini bilmezler. Şahit olan bir arkadaş anlattı. Bu genel başkan adaylarından birisi yanındekine 'Kimdi ya o il başkanı, adı neydi?' diye sormuş. Bunlar böyle... Daha teşkilatları bile tam olarak tanımıyorlar.."
Metin Karadayı'ya Rüstem Şahin ve Büyük Kongre üyelerinden Metin Kaçmaz da eşlik etti..

AK PARTİ BİZDEN SONRA OLMAYACAK...


"Genel Başkan adaylarından birinin bir demecini gördüm gazetelerde. Diyor ki, 'Anavatan Partisi mahalli seçimlerde işbirliği yapacak.." Bundan daha büyük bir hata olamaz. Benim liderliğimdeki bir Anavatan Partisi kesinlikle hiçbir partiyle ittifat etmeyecek, işbirliğine gitmeyecek. Anavatan Partisi gümbür gümbür gelecek. Anavatan Partisi önce mahalli seçimlerde büyük bir başarı gösterecek ardından da iktidara gelecek. İddia ediyorum, bizden sonra AK Parti diye bir parti kalmayacak..."

NATO DAHİ SORGULANMALI


"Önemli olan Türkiye'nin çıkarlarıdır. Türkiye'nin çıkarına olmayan herşey sorgulanmalı. Hatta NATO ittifakı bile sorgulanmalıdır..."
BORÇ ALMADAN EKONOMİYİ GÖTÜRMEK İSTİYORUZ
"Bizim bir farkımız da ekonomi konularındaki farklı politikalarımız olacak. Ben ekonomistim. Borç almadan ekonomiyi yürüteceğiz. İMF'ye kesinlikle mahkum ve mecbur değiliz. Türkiye'nin kendi öz kaynakları ayakta durması için yeter de artar bile..."

METİN KARADAYI KİMDİR?


Metin Karadayı 1971 Üsküdar doğumlu. Aslen Sinop'lu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul'da tamamladı. Yüksek tahsilini Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde 1995 yılında tamamladı. 1998 yılında Serbest Muhasebeci Mali Müşavir oldu. Halen Üsküdar'da kendi bürosunda mesleğine devam etmekte. Çeşitli dernek ve vakıflarda kurucu başkan ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu. Evli üç çocuk babası. İstanbul Üsküdar ilçesinde ikamet etmekte.
Karadayı yaklaşık 13 aydır hummalı bir çalışmanın içinde. Kendisi kuşak sahibi Tekvandocu. Futbolu seviyor. Galatasaray takımını tutuyor. Son okuduğu kitap Japonya Modeli. Uzun süredir sinemaya gidemediğini söylüyor.

Merak edenler için sorduk; Eski Genelkurmay Başkanlarından İsmail Hakkı Karadayı ile bir akrabalığı yok.