İzleyiciler

TRABZON DEMOKRATLARI

Fotoğrafım
TRABZON, Türkiye
DEMOKRAT ANAVATAN PARTİSİ İL TEŞKİLATI

11.09.2008

Bu memlekette birileri örgütlenmiş, fakirin fukaranın hakkı olan zekatı topluyorlar.


ANAVATAN GENEL BAŞKANI sayın ERKAN MUMCU
AKP iktidarı BAŞBAKAN R.TAYYİP ERDOĞAN
HAKKINDAKİ YOLSUZLUK İDDAALARINI
BELGELERİYLE 2 YIL ÖNCE TBMM SÖYLEMİŞTİ...?!


Bu memlekette birileri örgütlenmiş, fakirin fukaranın hakkı olan zekatı topluyorlar.



Zekat toplayıp banka kuruyorlar.
Banka kuruyorlar, banka kurmak onlara yetmiyor devlet kudretini istiyorlar.
Devleti ele geçirmedikleri zaman hırçınlaşıp iftira, tertip her türlü ahlak dışı, din dışı yola başvuruyorlar. Ve bunun adını ‘din’ koyuyorlar. Günah.Bu çocukların hakkı birilerinin siyasi kudreti oluyor.
Deniz feneri isimli bir derneğe operasyon yapıldı, Almanya’da. Kanal 7 televizyonunun yöneticilerinin zimmetine buradan milyonlarca Avro’nun aktarıldığı hukuk dışı olarak aktarıldığı belgelendi.
Memlekette tık çıkmıyor.
Sanki bir tek ben mi biliyorum ey millet?
Beni televizyondan izleyen insanlara da soruyorum, bir tek ben mi biliyorum?
Bu ülkede adına cemaat denen toplulukların sureti Haktan görünüp milletten zekat diye sadaka diye topladıkları paralarla faizcilik yaptıklarını bir tek ben mi biliyorum?
‘İslami Holdingler’ adı altında yüksek oranın çok üstünde faiz getirileri sözüm ona kar payı adı altında faiz getirileri yaparak fakir fukaranın üç kuruşunun çalındığını bir tek ben mi biliyorum?
Milyarlarca doların medya gücü olduğunu, siyasi sermaye olduğunu bir tek ben mi biliyorum?
Çoluğun çocuğun hakkının çalındığını bir tek ben mi biliyorum?
Siz bilmiyor musunuz? Bir tek ben mi görüyorum bunları?
Fakirin fukaranın hakkını batıran adamlar, onu da nasıl batırdıklarını da söyleyeyim size, önce içinde “müzik haramdır” yazan ilmihaller sattılar...
Önce bunu yaptılar. Sonra buradan oluşturdukları paralarla pazarlama ağları kurdular sonra “buradan alırsan sevaptır” duygusunu yaptılar.
Tencere tabakta dahil olmak üzere. Sonra bunlardan topladıkları paralarla finans kurumları kurdular. Sonra televizyonlar kurup, televizyonlarında dansöz oynatıp, oynattıkları dansözlerle saatlerce süren yemekli toplantılarda ağızlarının suyunu akıttılar.
Bunların bir tek marifeti var;
çaldıklarına fetva buluyorlar. Evet, çaldıklarına fetva buluyorlar, çapkınlıklarına nikâh kıyıyorlar...
Ve masum insanlarda din hakkında yanlış kanaatler oluşturuyorlar.
Sayısız nikâh, kimsenin bilmediği nikâhlar, böyle nikâh mı var?
İmam nikâhı denilen şeyin bir ciddiyeti vardır, bir aleniyeti vardır ve medeni nikâh dediğimiz nikâhtan da özü itibariyle hiçbir farkı yoktur. Bir aleniyet gerektirir.
Ve eşin rızası olmadan da bir şey yapılamaz ama bir imam nikâhı efsanesi yarattılar ki kendi nefsaniyetleri için dini istedikleri kılıfa döktüler.
Daha bitmedi!
Kanun bunların peşine düşmek istedi, kanunu değiştirdiler.
Şimdi ne yapıyorlar?
Çalınan malları bölüşüyorlar, “televizyon benim, şu senin, o benim, bu senin” böyle olmuyor mu?
Size sormuyorum, beni televizyonları başında izleyen insanlara soruyorum, bütün Türkiye’ye soruyorum. “Bu böyle olmuyor” diyen bir Allah’ın kulu var mı bu ülkede?
“Bu böyle olmuyor, bu yalandır, bu hakikat dışıdır” diyen bir Allah’ın kulu var mı?
Yok, bu ülkede herkes biliyor bu böyle ama kimsenin sesi çıkmıyor. Niye?
Niye kimsenin sesi çıkmıyor?
Halkının emeğini çalanlar, halkının umudunu çalanlar, halkının ekmeğini çalanlar, ezelî ve ebedî olarak onursuzlukla mahkûm edileceklerdir.
Halkına yalan söyleyenler, halkından gerçeği kaçıranlar, halkının acısına seyirci kalanlar, her nasıl gelmiş olursa olsunlar, mutlaka, onursuzluk damgasını yemiş olarak, haysiyetsizlik damgasını, şerefsizlik damgasını yemiş olarak gidecekler.
Sabahleyin söylediği yalanı akşam itiraf etmek zorunda olan birisinin, bu kadar onurlu makamlara talip olma hakkı yoktur.
Bu millete ihanet edenlere yazıklar olsun! Bin kere yazıklar olsun!
İhanet edenlere ve zulmün görünür görünmez ordularıyla işbirliği yapanlara yazıklar olsun! Milletinin emanetini milletinin düşmanlarına satanlara yazıklar olsun
Allah için kurban kesip, küp için kavurma yapanlara yazıklar olsun!
Yoksulların emeğini çalanlara yazıklar olsun.
"Allah, kitap" denilerek toplanan itimadı eşe dosta, yandaşa servete çevirenlere yazıklar olsun!
Hırsızlara yazıklar olsun!
Sahtekârlara yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yalancılara yazıklar olsun! Babalar gibi satanlara yazıklar olsun!
Sadece kendi çocuklarının babası olanlara yazıklar olsun! Babalar gibi satmanın hesabını sormayanlara da yazıklar olsun!
İstanbul Belediyesinden gönderdiğiniz adamlar ve parti genel merkezinde adamlar, gözümün içine bakan adamlarla ihale işlerini düzenleyen adamlara da yazıklar olsun! Çaldığınız milletin emeğidir.
Ne diyorsunuz? Ne diyorsunuz?
Sizin, gözümün içine bakacak cesaretiniz yok! Sizin benimle yüzleşecek cesaretiniz yok! Sizin benimle yüzleşecek cesaretiniz yok!
Sizin bir tek marifetiniz var, babalar gibi satmak! Ve kendi çocuklarınızı düşünerek satmak! Kendi yandaşlarınızı düşünerek satmak!
Bunların belgesi var. Belgesini istiyordunuz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin şerefli vekilleri, gerçekten bu belgelerle yüzleşmek istiyor musunuz? Gerçekten bu belgelerle yüzleşmek istiyor musunuz?
YİMPAŞ mağdurlarına "sahtekâr" diyen bir Başbakana "sensin" dediğim için ceza almışım, tazminat cezası.
Tabii tabii. Mahkemeye değil mi? Mahkemeye götüreyim değil mi? Dokunulmazlığınızı kaldırın, bakın bakalım mahkemeye gidiyor muyuz, gitmiyor muyuz?
Şimdi millete soruyorum haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.
Bana diyorlar ki; “Bu adamlar dindar adamlardı, bu adamlar iman etmiş adamlardı niye mani oldunuz köşke çıkmalarına?” bunu söyleyenler hadi diyelim ki hüsnü zanda bulunuyorlar yani uzaktan bakıp iyi niyet beyan ediyorlar.
Ben kendi şahadetimle karar veriyorum, kendi şahitliğimle bir tek cümle söyledim tekrar ediyorum;
Bu adamlara beytülmal emanet edilemez.
Tüyü bitmedik yetimin hakkından sorumlu isem eğer edilemez.
Bu sorumluluğu ben üstleneceğim, siz iktidara ortak olacaksınız, zekât toplayıp faizcilik yapmak üzere bankacılık yapacaksınız, banka kudretiniz yetmeyecek devlet isteyeceksiniz.
Ben sizin bütün günahınızı, vebalini çekeceğim, siz mümin olacaksınız, dindar olacaksınız, mücahit olacaksınız, müteahhit olacaksınız, her şey olacaksınız ama hem dünyada hem ahrette bunun hesabını ben vereceğim öyle mi?
Var mı karşıma çıkıp bütün bunları açık yüreklilikle konuşabilecek bir baba yiğit, var mı?
Bu açık bir meydan okumadır, var mı televizyona çıkıp bu sözlerimin aksine söz söyleyebilecek bir tane baba yiğit?
Benden bunun belgelerini isteyebilecek bir tane adam var mı? Adam istiyorum bir tane?
Yok, ama ne oluyor bu millette?
Hırsızlık ne zamandan beri mubah sayılır oldu?
Yetim malı çalmak ne zamandan beri dinin fetva verdiği, caiz gördüğü bir şey haline geldi?
Sayın Başbakan burada diyor ki: "Ben, dokunulmazlıkları kaldırmaya söz verdim ama, neye söz verdim?
Bütün dokunulmazlıkları kaldırmaya söz verdim.
Elinden tutan mı var? Elinden tutan mı var? Elinizden tutan mı var? Niye kaldırmıyorsunuz?
Neden korkuyorsunuz? ...
Veremeyecek hesabınız yoksa neden korkuyorsunuz?
Haydi, bütün dokunulmazlıkları kaldıralım.
Memurun da, amirin de, paşanın da, bakanın da, başbakanın da, haydi kaldıralım, haydi hukuk karşısında hepimiz eşit olalım, haydi!.. Haydi gösterin cesaretinizi!
Haydi dürüstlüğünüze olan inancınızı ifade edin, haydi!.. Haydi!.. Benden öğrenmeyin. Millete gösterin, haydi, haydi gösterin!

Hiç yorum yok: