aradan yıllar geçti AKP nerelerde ona bakmak lazım:
"AKP'li belediyeler, artık yolsuzluk dedikodusu ile anılır oldu. Hatta bu dedikodularla markalaştılar"
AK Partili yıllarda Türkiye'nin ekonomisinin dibe vurduğunu söyleyerek, "Elektriğe zam yapmadık, diye övünen Başbakan, şimdi zamları otomatiğe bağlayınca 'biz zam yapmadık' diye pişkince yalan söylüyor.
Yolsuzlukla mücadele ettiğini söyleyen AKP'lilerin yerel yönetimlerindeki yolsuzluk haberleri sürekli medyada yer alıyor. Kavga, dövüşler, çıkar çatışmaları, gün geçtikçe artıyor"
YANDAŞLARA ŞAPUR ŞUPUR "Köylüyü perişan eden bu hükümet esnafı da iflasın eşiğine getirdi"
"Yabancı sermaye gelsin diye bol keseden vaatlerle halkı yanıltan ve kandıran AKP'liler kendi çocuklarına veya damatlarına dış ülkelerden kredi sağlayarak saltanatlarına güç katıyorlar.
Hepsi genç yaşta iş adamı, dolar milyarderi oldu. Kendilerine, yandaş olanlarına şapur şupur, millete gelince ya Rabbi şükür.
Hani israf önlenecekti. İstikrar adına memura yüzde 2 zammı çok görenler, emeklinin 3 kuruşluk maaşına göz dikenler, Başbayanın parmağındaki yüzüğün fiyatını açıklasınlar"
AKP'YE KAZAN KALDIRACAĞIZ
"Artık Türkiye'de aciz bir iktidar, beceriksiz bir yönetim, sorunları ötelemekten başka becerisi olmayan, satan, suçu başkalarına atan, mızmız, şikayetçi, mazeret üreten AKP yönetiminden acilen bu ülkenin kurtulması lazım.
AKP YOLSUZLUKLA MARKALAŞTI
AK Partili belediyelerin artık yolsuzluk dedikodusu ile anılır olduğunu, hatta bu dedikodularla markalaştığını aktaran Türker, "Belediyeler kavga ve çatışma alanı, kirli çamaşırların ortaya dökülerek Samsunluyu nasıl ihmal ettiklerine şahit oluyoruz. Yani iktidar nimetlerinden yararlanmak adına belediyeleri AKP'ye kaptıran halk pişman oldu. İktidara gelirken yolsuzluk, yoksulluk ve yasakların kaldırılmasını vaat eden AKP, yolsuzlukla anılan, yoksulluğu yaygınlaştıran, yasakların üzerinde saltanatını sürdüren tek iktidar olarak tarihe geçmiştir." dedi.
ENERJİ BAKANI DA AKBİL SANIĞI Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde yargılandığı "akbil davasında suçlananlar listesinde Enerji Bakanı Hilmi Güler de vardı. Belediyedeki icraatlar nedeniyle sanık olarak yargılanan Bakan Güler dokunulmazlık zırhına büründüğü bakanlık görevi sırasında da enerji sektöründeki usulsüz uygulamalar nedeniyle gündemden düşmedi.
Bakan Güler'in attığı bir imza ise Türkiye'ye 8.5 milyar dolara mal oldu. 19 Kasım 2003 tarihinde yapılan ek protokolle, Türkiye, Rusların istediği formülü kabul edildi. Böylece Türkiye 01 Nisan 2005 tarihi itibariyle 8,5 milyar dolar fazladan ödemeye razı oldu. CHP, BOTAŞ Genel Müdürlüğünün devre dışı tutulduğu ve büyük ölçüde kamu zararına yol açan bu konuyla ilgili gensoru verdi. Sayın Başbakan bizzat oylamaya katılıp, gensorunun reddedilmesini sağladı.
KABİNE "AK KAŞIK" DEĞİL
Yolsuzluk iddialarıyla ilgili AKP listesindeki diğer önemli isimler ise 3 bakan ve oğlu oldu. İlk örnek, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve oğlu. 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım'ın, Bakan Yıldırım'ın milletvekilliğinden önce genel müdürlük yaptığı Almanya'da kurulu Santour GmbH firmasından aldığı 200 bin Euro ile İtalya'da gemi satın aldığı ortaya çıktı. Türkiye Denizcilik İşletmesine ait bu geminin ihalesiz olarak, Santour GmbH firmasına verildiği saptandı.
Ardından Yıldırım ailesi ile ilgili olaylar bir bir gündeme geldi. Binali Yıldırım döneminde, TCDD İzmir Limanı için yapılan ihale iptal edilirken, ani bir kararla liman 15 yıllığına Reha Denizcilik ve Raden Lojistik isimli 2 şirkete verildi. Toplam 2 milyar 100 milyon dolarlık iş ihalesiz devredildi. İhalesiz liman satışı yapılan iki şirketin, sözleşme tarihinden 2 gün önce kurulması dikkat çekerken bir diğerinin de aynı gün kuruluşu gerçekleşti. Bu şirketin büyük hisseli ortaklarından birinin de AKP'nin Bakırköy İlçe Başkanlığı'nı yapmış olan Rahmi Genç olduğu ortaya çıktı.
'KEMAL ABİ' MISIR İTHALATI SIFIR VERGİ AKP ile birlikte Cumhuriyet tarihinde ilk kez, hayali ihracat yapmak için "sahte belge düzenlemek ve kullanmaktan" sanık olarak yargılanan bir kişi Maliye Bakanı olarak atandı. Maliye Bakanı Una-kıtan'ın bakan olur olmaz ilk icraatı da, kendisini "af etmek" için yasa tasarısı hazırlamak oldu. Bakan Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan'a "pastörize yumurta" üretiminde KDV indirimi yapıldığı ve oğula düşük gümrük vergili mısır ithalatının da yolu açıldığı Devlet Denetleme Kurulu raporlarıyla da belgelendi Sanayi Bakanı Ali Coşkun da, evrakta sahtecilik yapmak suretiyle işlediği kambiyo suçundan yargılanmaktan kurtuldu.
Şaban Dişli
Silivri’deki bir arsanın imar durumunu değiştirme karşılığında bir şirketten 1 milyon dolarlık iş takibi ücreti almıştır.”
İddiasını da, altında Dişli’ye ait imzanın da bulunduğu bir belgeyle kanıtlıyor!
Ne yaparsınız?
İlk tepkiniz, “İftira atıyorlar. Sorumlularından hesap soracağım” demek olmaz mı?
Ama Dişli böyle demiyor...
Adı büyük bir skandala karışmış iddiaya göre 3,5 milyon dolarlık arsa, onun devreye girmesinden sonra 13 milyon dolara satılmış o hâlâ “Önce belgeyi göreyim” diyor!
Bu ilk tepki bile, mide bulandırmaya yetiyor!
Şimdi Dişli’ye soruyorlar:
1) O belgede adı geçen Akademi Ofset A. Ş’nin ortak ya da yöneticileriyle bugüne kadar herhangi bir temasınız oldu mu?
2) Belgede parayı size verdiği iddia edilen Mehmet Karasu’yu tanıyor musunuz?
3) Bu şirketin arsasıyla ilgili imar sorunundan haberdar mısınız ve sorunun aşılması için belediye başkanları nezdinde girişimde bulundunuz mu?
4) Yine belgede “şahit” olarak adları geçen Aziz Sezginer ve Mehmet Solak’ı tanıyor musunuz?
5) Bu iddiayı ilk kez duyduğunuzu söylüyorsunuz... Oysa belgede şahit olarak adı geçen isimlerden Aziz Sezginer,
10 Aralık 2007 tarihinde, benzer iddialarla Kartal Cumhuriyet Savcılığı’na hakkınızda suç duyurusunda bulunmuş. Sekiz aydır Savcılık’tan herhangi bir tebligat almadınız mı?
6) Bu şirketin kredi ve imar sorunlarını partinizin “sizden daha yetkili” bir yöneticisiyle de paylaştınız mı?*****
AKP'nin iktidara gelmesinde üç "Y"nin önemli rolü oldu. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele..Son dört yıllık tabloyu nasıl değerlendiyorsunuz?Kamu kaynakları çıkar amaçlı kullanılınca akla ilk siyasiler, onların emrindeki bürokratlar geliyor. Siyasal iktidarın etkili olduğu bu yapıda yolsuzluklar büyüyor, serpiliyor. AKP yasakçı parti oldu. Yolsuzluk konusunda, ANAP ın yirmi yıllık iktidarına atfedilen iddialara dört yılda yaptıklarıyla karşılık verdiğini gösterdi.
Bütün birimlerde ciddi yolsuzluk söylemleri, belgeler var. Buna karşın suskun bir iktidar var. AKP iktidarında yolsuzluk derinleşti. Varoşlarda din, kaderle besleniyor. Yoksulluğu AKP kullanıyor. Bunun giderilmesi gerektiğini yurttaşlara öğretmek istemiyorlar. Siyaset kurumu nereden finanse edilecek. Siyasetin finans alanı büyük ölçüde kamu ihaleleri. İhaleyi verdiğiniz kişiler partiyi beslemeye başlıyor. O da genellikle iktidar partileri oluyor. Seçim harcamaları, basılacak yayın organları, propagandalarını yapacak yayın organlarını finanse ediyor. Partilerin lider kadroları da kendilerini finanse etmeye başlıyor.
» İhale Yasası'nda yapılan değişikliklerle, AKP yandaşlarına da ihalelerin önü açıldı. Bir de bunun yerel yönetimler boyutu var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?AKP'li belediyeler de yolsuzluklar ayyuka çıkmış, pek çok belge medyada ayrıntılarıyla yer almıştır. Çorum, Bingöl, Ankara, İstanbul, Hatay'daki yolsuzluklar kamuoyuna "Ali Dibo" modeli olarak yansıtıldı. Bakan düzeyine baktığımızda Ulaştırma, Maliye, İçişleri Bakanı'nın oğlu önemli bir profil çiziyor. Baktığınızda kamu yönetimi ile içli dışlı olmaları, kamu kaynaklarının dolaylı olarak bunlara aktarılması gibi tipik örnekleri AKP iktidarı önümüze koydu. İhale Yasası IMF baskısıyla çıktı. Yolsuzluktan onlar da şikayetçi oldu, saydam olmasını istedi. AKP, İhale Yasası'nı ayak bağı olarak gördü. Yasada her değişiklik, kendi yandaşlarına çıkar sağlamaya dönük bir değişiklik oldu.
» AKP içinde yolsuzluklar bir bir ortaya çıkmaya başladı...Yolsuzlukla mücadele edeceğim diye iktidar bir parti, kendi vekilleri bir ildeki yolsuzluğu dile getiriyor, bu rahatsızlığı dile getirdikleri için ihraç ediyorlarsa orda ciddi bir sorun var demektir. Hatay olayına baktığımızda, yolsuzluğa adı karışan kişi AKP Grup Başkanvekili, Başbakan'ın Mec-lis'teki temsilcisi.
Başbakan'ın bu konuda duyarlılığı varsa en azından bu kişiyi görevden alması gerekirdi. Unakıtan'a sahip çıkması gibi O'na da sahip çıktı. Yolsuzluğu dile getiren vekiller ya uyarıldı ya da partiden uzaklaştırıldı. Bu vekiller siyasi değil yolsuzluklara karşı duyarlı oldukları için görevlerinden alındılar.
» Başbakan Erdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılacağı sözü vermişti...Gazeteci Uğur Dündar'ın programına Başbakan Erdoğan ve Sayın Baykal konuk olmuşlardı. İki parti lideri de iktidar olduklarında, dokunulmazlıkları kaldıracağız dediler. Yetmiş milyonun önünde söz verdiler. AKP kıvırdı. Dokunulmazlıklara dokunmadı. Kendi yolsuzluk dosyaları vardı. "Biz yargıya güvenmiyoruz" dediler. Başbakan halka verdiği sözü tutmadı. İktidar olunca bundan vazgeçiyorsa, halkın oyuna ihanet eden bir kişi var demektir. Bu ihanetin bedelini vatandaşlar Başbakan'dan sormak zorundalar. Dokunulmazlığı kaldırmak ifade özgürlüğünü kaldırmak demek değildir. Bu kalkmadığı andan itibaren 'biz iktidar olarak yolsuzlukları sürdüreceğiz' sonucu çıkar. Nitekim öyle oldu.
» Meclis'te denetim mekanizmasını işletebildiniz mi?Denetim mekanizmaları muhalefet. Muhalefet yolsuzluğu gen soru ile gündeme getirir. İktidar partisinin oyu fazla, yolsuzluğa şal örtmek istiyorsa bir şey yapamazsınız. Başbakan Parlamento'ya 1 Mart Tezkeresi, bütçe görüşmeleri için geldi. Ancak gensoruların hepsine geldi. Orada, milletvekillerini etkiliyor. Yolsuzluk konusunda muhalefet paralelinde oy kullanmayın.
» Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve ailesi çok konuşuldu.Bu konudaki önergelerin önemi yok. Dünyada tek örnektir. Ticari yaşamında ve bazı şirketlerin yönetiminde görev alırken, sahte, yanıltıcı belge düzenlemekten hakkında soruşturma açılan, ardından milletvekili ve bakan olan tek kişidir. Vergi Usul Yasası'nda naylon fatura düzenleme ve kullanmaktan yargılanan kişiyi maliye bakanı yapıyorsunuz. Sonra da dönüp vatandaşlara "Biz yolsuzlukları önleyeceğiz" diyorsunuz. Buna kim inanır.
Sayın Unakıtan'ın kızının Vodafone ile görüşmesi, oğlunun mısır ithalatı, fabrikası ilgili olarak yolların yapılması, yeni elektrik hatlarının yapılması unutulmamalı. Hangi özel sektöre bu ayrıcalıklar sağlandı. Unakıtan'a yönelik af getiren bir çok yasa Meclis'e geldi. Muhalefet sayesinde geri çekildi. Bu belgeler yanlış diye kimse bir şey söylemedi. Elini vicdanına koyan herhangi bir parlamenter, nasıl el kaldırır da 'bunu ortadan kaldırırım' der. İnsan tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekten vicdan azabı çeker.*****
AKP iktidarı ile ilgili yolsuzluk iddiaları doğrudan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da uzandı. Başbakan Erdoğan'ın geçmişte ortak olduğu iki şirkete tanınan ayrıcalıklar sonunda mahkemelik de oldu
Fırsatçı oğluna tanıdığı ayrıcalıklarla gündeme gelen Maliye Bakanı Unakıtan'ın usulsüz işlemleri Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu raporunda rakamlarla ortaya koyuldu. Bakan Unakıtan'ın oğlu Abdullah, gümrük vergisi yüzde 70'e çıkmadan önce, 4 bin ton çerezlik mısır ithal etti.
İthalin hemen ardından gümrük vergisi yükseldi. Maliye Bakanı Unakıtan bu durumu "Oğlum mısırları, tavuklarına yedirecek" diye savundu. Uzman tavukçulara göre 4 bin ton mısırla bir yılda 175 bin tavuk beslenebiliyordu ama Oğul Abdullah Unakıtan'ın tavuğunun olmadığı ortaya çıktı. Abdullah'ın bu alışverişte 360 milyar lira kar elde ettiği saptandı.
DDK raporlarına göre, 17 Nisan 2003'te mısır ithalinde gümrük vergisi yüzde 20'ye düştü. Unakıtan'ın oğlunun ithalatının hemen ordından gümrük vergisi 8 Ağustos 2003 tarihinde yüzde 45'e çıktı. Daha sonra da bu oran yüzde 70 oldu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan her fırsatta oğlunu savundu ve üzerine gidilmemesini istedi. Nitekim gidilmedi de...
KAÇAK VİLLASI VAR GÜZEL Mİ GÜZEL!
İddiaların sayısı artıp ortalığa dökülünce, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkındaki iddiaları yalanlayan bir savunma broşürünü TBMM'de dağıttı. Kitabın bakanlık tarafından basılıp basılmadığı soruları ise yanıtsız kaldı. Aynı dönemde Bakan Unakıtan'ın başını ağrıtan bir diğer sorun kaçak villa meselesiydi.
Üsküdar Belediyesi Unakıtan'a ait villayı 3 defa mühürledi. Buna rağmen mühürleri kırarak, villanın bahçesine bir de kaçak villa inşa eden Unakıtan, depreme dayanıklı bina yaptırmak için belediyeye başvurunca, "kaçak" olayı patladı. Konu İçişleri Bakanhğı'na taşındı. Bakanlık Başmüfettişi Şahin Demir'in incelemesinin ardından, belediye gazeteye villanın yıkılması ilanını verdi. Müfettiş raporunda, "Belediye Başkanı, bu olayda görevini kötüye kullanarak, adeta ruhsatsız inşaatın bitirilmesi için gayret göstermiştir. İnşaat, kalitesi ve mevkii açısından son derece rantı yüksek bir halde tamamlanmıştır. Bu durum dikkate alındığında kaçak yapının tamamlanmasında ilgililer ile inşaat sahibi Kemal Unakıtan arasında yasal olmayan ilişkilerin olabileceğini akla getirmektedir" denildi.
TÜPRAŞ YUMAĞA DOLANDI!
Türkiye'nin en çok kazanan kurumlarından biri olan TÜPRAŞ, AKP döneminde satışa çıkarıldı. İhale tam bir yılan hikâyesine döndü. Şirketin yüzde 51 oranındaki hissesi Koç-Sheü ortaklığına devredildi. Sözleşme de 26 Ocak'ta imzalandı. Enerji Yatırımları A.Ş hisselerinin bedeli olan 4 milyar 140 milyon doları da Özelleştirme İdaresi hesaplarına peşin olarak yatırıldı. TÜPRAŞ'ın yüzde 14.76'hk hissesinin borsadaki satışını Ankara 12'inci Bölge İdare Mahkemesi iptal etti. Bu hisseleri en az 500 milyon dolar indirimle Ofer ailesi aldı. Ofer ailesine yapılan bu özel indirimin amacı bilinmiyor.
OFERLER'İN ÖZEL UÇAĞI
Başbakan Erdoğan, hakkındaki iddialar tartışılırken Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın arkasında durmaya hep özen gösterdi. Sonunda Ofer skandali patlak verdiğinde de bu kez iddialara birlikte hedef oldular.
Kuşadası Limanı ile Galataport ihalelerini kazanan Tüpraş'ın yüzde 14 hissesini de özel indirimle alan Ofer ailesi ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın özelleştirmelerden önce yakınlık kurdukları ortaya çıktı. Unakıtan Ofer ailesinin özel uçağı ile seyahat etmişti. Seyahatin gerekçesi tartışılırken Maliye Bakanı Unakıtan'ın Ofer'le Hong-Kong'da yaptığı özel görüşmelerin de kamuoyundan gizlendiği anlaşıldı. "Özel ve Gizli" kayıtlı yazışmalar da vardı ama hep olageldiği üzere yine hiç bir soru yanıtlanmadı.
Ama daha önemlisi Ofer'le Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da bazı gizli görüşmeler yapmıştı.
Ofer'le görüşmesini önce inkar eden Başbakan Erdoğan daha sonra görüştüklerini kabul etmek zorunda kaldı ama sorulara "Ben işadamlarıyla görüşürüm" diye tek cümle ile yanıt verdi. Bilkent Oteli'ndeki görüşmede otelin arka kapısından içeri alınan Offer'le ne konuşulduğu, görüşmenin neden gizlendiği ise elbette ki açıklanmadı. Böylece AKP hükümeti sayesinde "önce inkar, sonra kabul" taktiği siyasi literatüre yerleşmiş oldu. Ofer'e tanınan ayrıcalıkların en az 500 milyon doları bulan özel indirimlerin sırrı ise anlaşılamadı.
CARGİLL'E ÖZEL AF
Sonra doğrudan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan iddialar arka arkaya geldi. Başbakan'ın geçmişte hissedarı olduğu Cargill şirketine bugün tanınan ayrıcalıklar küçük çaplı da olsa AKP içinde bile tartışmaya yol açtı.
Yasaları çiğneyerek üretim yapan Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş ile ilgili 4 ayrı dava açılırken, hükümet özel izinlerle faaliyetini sürdürmesine imkan tanıdı. Hükümetin Car-gill'e yönelik "af" girişimi de ortaya çıkınca AKP'de sıkıntı yarattı. AKP'li Turhan Çömez, Cargill'in 195 bin metrekare, birinci sınıf tarım arazisi üzerine kurulduğuna dikkat çekti. Çömez Başbakanlık'ta firma için özel bir çalışma yapıldığını söyledi. Mısır şurubu üreticisi Cargill'in ithal ettiği mısırların GDO olup olmadığının araştırılmadığına dikkat çeken Çömez, "Bu şuruplar, bal enzimleri ile karıştırılarak, bal görünümü verilerek satılıyor. Mısır şurubunun önemli bir imalatçısı da Cargill firmasıdır" dedi.
YARGI KARARINA UYULMADI!Fabrikanın kurulu bulunduğu alan, Bakanlar Kurulu kararı ile, Özel Sanayi Bölgesi olarak ilan edildi ancak Danıştay 10. Dairesi bu işlemle ilgili yürütmeyi durdurdu. Şirket yetkilileri, başbakanlıkta bazı bürokratlarla toplantı yaptı. Tarım dışı amaçla kullanıma açılan arazilerin istenilen amaçla kullanımı için Bakanlığa müracaatta tanınan 6 aylık sürenin yapılacak yeni bir kanunla, 6 ay daha uzatılması öngörüldü.
Bütün planlarda tarımsal niteliği korunacak alan olarak gösterilen Bursa'nın Orhangazi ilçesindeki arazi, Cargil için özel düzenlemelerle sanayiye açılırken benzer taleplerle başvuran 6 şirket reddedildi.
Cargill tesislerinin, bir günde 3 bin 500 ton su kullanacağı (Bu miktar, 90.000 nüfuslu bir kentin günlük gereksinimidir), ilerleyen zamanda, kullanılacak bu yeraltı suyunun, yöre zeytinliklerine olumsuz etki yapacağı raporlarla tespit edilmesine karşın Cargill ayrıcalığı hâlâ devam ediyor.
YARGI NIHAYAT KARARINI VERDİ BAŞBAKAN KARARI UYGULAMDIĞI İÇİM MAHKUM EDİLDİ.... YÜCE MAHKEMEYE SAYGI...
ÜLKER GRUBU KORUNUYOR MU?
Geçmişte Başbakan Erdoğan'ın ortak olduğu Ülker Grubu da AKP iktidarı döneminde yıldızı parlayanlar listesinde yer aldı. Bu Grubun sahibi olduğu Data-Teknik Bilgisayar'a bazı kamu ihalelerinin usulsüz verildiği iddia edildi. Data-Teknik Bilgisayar'ın Adalet Bakanlığının 20 trilyon lirayı aşan teknik donanım ihalesi ile, Türk Telekom'a ADSL kurulumu ve servis desteği ihalesini de aldığı biliniyor. Ayrıca Adalet Bakanlığı'nm hakim ve savcılarla mahkeme kalemlerine dağıtılmak üzere 8 bin dizüstü ve 10 bin masa üstü bilgisayar alımı işini de yine aynı şirketin üstlendiği iddialar arasında yer aldı. Ancak bu iddialar da AKP'lilerce yanıtsız bırakıldı.
'Başbakan medyaya şantaj yapıyor'A nap gibi AKP'nin de yolsuzluklar yüzünden iktidardan indirileceğini savunan CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, söyleşimizin ikinci bölümünde Başbakan Erdoğan'ın yolsuzlukları yazan medyaya şantaj yaptığım anlattı.
» Özelleştirmeler sırasında özellikle Ofer'le ilgili şaibeler oluştu. Ofer ve AKP samimiyeti konusunda neler söyleyeceksiniz?İhale edilecek yer ya da kurum belirleniyor. Bunu satın alacak kişi ve kurumlarla ön görüşmeler başlıyor. Bu Başbakanlık, bakanlık ve yerel yönetim düzeyinde de oluyor. Bu görüşmelerin ardından ihale bu kişilere veriyor. Ofer olayı tipik bir örnektir. Başbakan önce tanımıyorum dedi. Bilkent Otel'de Ofer'in arka kapıdan alınarak Başbakan Erdoğan'la görüştürülmesi ilginç. Gizli kapaklı bir şey yoksa arka kapıdan girilmez.
» Devlet yönetiminde şeffaflık... AKP bunun neresinde?Kamu İhale Yasası'nı Ecevit hükümeti hazırladı. AKP, IMF bastırmasıyla yasa-laştırdı. Enerji ihalelerinde arzu ettiği hukuk bürosuna iş vermek için yasa bile çıkardı. Aycell ve Aria birleşmesi için (ikisi özel şirket) yapılanlara bakın. AKP parlamentodaki çoğunluğuna güvenerek birleşme yasası çıkardı. Zarar eden şirketin içine milyarlarca dolar koyarak Berlusco-ni'yi ödüllendirdi. Niçin nikah şahitli yaptığı ortada.
» Başbakan Erdoğan'a özel bir uçak alındı, fiyatı açıklanmadı.Bir ülkenin başbakanı otomobil alsa da bunun faturası bellidir. Şeffaflıktan bahseden bir Başbakan uçak alıyor, fiyatını açıklamıyor. Uçağın yanında başka şeylerde istediler mi? AKP'nin ticari ilişkilerine baktığımızda sorular akla geliyor. Fiyat neden açıklanmıyor. Siyasete düzey kazandırmanın yolu etik kuralları belirlemektir. Hediye almak da bunlardan biridir. Sayın Algan Hacaloğlu, Siyasi Ahlak Yasası'nı Parlamento'nun açıldığı ilk günlerde verdi. AKP bunu reddetti. Hangi ahlaki kurallarla reddediyor. Dinsel öğeleri bütün siyasi alanlarda kullanan parti, siyasette ahlaki kuralları reddediyorsa inançlarını sorgulamak lazım.
» İslami holdinglere para yatıranlar, faizsiz finans kurumlarına para yatıranlar ortada kaldı. Benzeri bir durumu İmar Bankası mağdurları yaşadı...İmar Bankası'na el kondu. Hiç kimse itiraz etmedi. Yolsuzluk üzerine gidilmeli. Gidildi. AKP bir şey yaptı. İmar Bankası'nda son bir ayda of-shoredan mevduat hesabına dönenlerin paralarını vermedi. Yargı kararıyla paralarını alabildiler. AKP bir şey yaptı. Belli bir dönemde ticari mevduatı batanların paralarının TMSF'den ödenmesi için yasal düzenleme yaptı. Ticari mevduatı olanlar kimlerdir? AKP'ye yakınlıkları nedir? Açıklanmadı.
Vatandaşa yok, bazılarına özel yasa çıkarıp batan paralarını ödüyorsunuz.
Çukurova, Kepez'de hisseleri olanların alacağı ne oldu? Borsadan hisse senedi alan, hükümetin el koyduğu şirketlerden alacakları olanlara para yok. Çünkü onlar AKP'ye yakın değiller. Bu anlayış Türkiye'de yolsuzlukları önleyecek. İnönü'nün meşhur bir sözü vardır: "Hadi canım sende."
» Basın AKP yolsuzluklarını yazmaya başlayınca Başbakan Erdoğan, "Elimizdeki dosyaları açarız" diye tehdit etti. Bu kapsamda yolsuzlukların önlenmesinde medyanın rolü konusunda ne diyeceksiniz?İkinci önemli denetim mekanizması medyadır. Halkın gözü, kulağı olmak zorunda. Medya bu görevini yerine getiriyor mu? Varoşların sorunları orada cinayet, hırsızlıkla gündeme almıyor. Geçmişte bu insanların sorunları, açmazları gündeme gelirdi. İki yönlü bakmak lazım. Halkın aydınlanması, hafızalarında belli konuların yer alması için medya önemli bir görev üsdeniyor.
Medya önemli bir görev üstlenmek zorunda. Yolsuzlukların üstesinden böyle gelinir. Medya siyasal iktidara karşı bağımsızlığını korumalı. Medya patronları siyasal iktidardan ihale beklentisine girerlerse tarafsızlığı koruyamazlar. Medya kesinlikle kamu ihaleleri dışında tutulmalı. İşadamı olabilir ama kamuyla bağlantılar en aza inmeli.
BASKI İLE YANDAŞ MEDYA OLUŞTURULDU Medya patronlarına yapılan baskı neticesinde aleyhte yazı yazan yazarlar devre dışı bırakıldı Kendi yandaş medya grubu oluşturuldu Kapatma davası görüşülürken Kamuoyunu etkilemek için ERGENEKON iddianamesini ortaya aynı anda atan yandaş medya etkisini gösterdi..
Sayın Başbakan üç kez medyayı tehdit etti. Bu konuda iki kez soru önergesi verildi. Kimdir bunlar denildi. Sayın Mehmet Ali Şahin'den "Bu normaldir, bu siyasettir" gibi bir yanıt geldi. Bir Başbakan şantaj yapmaz. "Benimle ilgili haberleri yazmazsanız, ben de sizin yolsuzluklarınızı açıklamam" demektir. Karşılıklı bir takım şeylere göz yummaktır. Varsa yolsuzluk koyulur ortaya. Yasa dışı bir iş varsa önlem alırsınız, yargıya götürürsünüz. Başbakan yeri geldiğinde açıklayacağım diyor, ama susuyor. Şantaj mekanizmasını kullanıyor. Medya bunun üzerine daha sert gitmeliydi. Orada bir isim daha geçiyor. Ahmet Erdoğan o ismin peşindeyiz
Biz AKP diyoruz, onlar ısrarla AK Parti diye düzeltiyor!
Partinin kurucularından olan Cumhurbaşkanı, ailesiyle birlikte bir iş adamının yatında tatilde...
Partinin Genel Başkanı olan Başbakan, aynı iş adamının lüks otelindeki bir villada yine ailesiyle birlikte denizin ve havuzun keyfini çıkartıyor...
Genel Başkan Yardımcısı’nın adı milyon dolarlık iş takiplerine karışıyor...
Onlar hâlâ AK Parti dememizi istiyor...
Gidin işinize Allah aşkına! bunun neresi ak.. KARA bu KARA.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder