İzleyiciler

TRABZON DEMOKRATLARI

Fotoğrafım
TRABZON, Türkiye
DEMOKRAT ANAVATAN PARTİSİ İL TEŞKİLATI

19.08.2008

21. Yüzyıl Türkiye Siyasi Vizyonu ...

“Devlet adamı kendisini milletin hizmetine adayan politikacıdır. Politikacı ise, kendi hizmetine koşan sözde devlet adamıdır”
Georges Pompiduo

Milletlerin var oluş ve bir yönetici erki altında idare edilmeyi benimsediği günlerden beri söz konusu olan bir durumdur bu. Kendini milletine adamış devlet adamları ile bu erki kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmış siyasi erk sahipleri hep var olmuştur.

Siyaset bir toplumda, halkın çıkarları doğrultusunda devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayışla harekete geçen bir faaliyettir. Bu faaliyeti icra edenler ise, toplumun seçtiği, belirleyicilik ve toplum menfaatleri doğrultusunda uzlaştırıcılık görevini üstlenebilecek kişilerdir.

Siyaset kavram olarak ilk anılmaya başladığı yıllardan itibaren toplumların düzenini sağlamak, bazen dâhilinde bulunduğu toplumun menfaatlerini gözetmek, bazen de kendi döngüleri ekseninde fiiliyatlar ile var olmuştur. Bu erki elinde bulunduranlar, maalesef toplum için faydalı faaliyetleri üretmekle hep var olmamış, bazen bu döngüyü kendi çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır.

Ülkemiz siyaseti de yıllarca devlet adamlığı vazifesi bilinci ile çalışan, devlet ve millete katkı güden siyasetçilerin yanında; ellerinde bulundurduğu erki kendi menfaatleri doğrultusunda kullanan politikacıların varlıklarıyla bugünlere gelmiştir.

Geçmişe doğru bir analiz yapmak gerekirse, Alparslan Türkeş, Gün Sazak, Adnan Kahveci, Mahmut Esat Bozkurt gibi kendisini milletin hizmetine adamış gerçek devlet adamı kisvesi taşıyan, bu uğurda ömrünü vefa eden şahsiyetler ile karşılaştığımız gibi, yıllarını bu milleti sömürmek için siyaseti kendine araç kılmış birçok kişi ile de karşılaşmaktayız.

Günümüz siyasi yapılanması ve etkinliği de göz önüne alındığında siyasetin ahbap-çavuş ilişkileri ekseninde, kendi menfaati doğrultusunda hareket eden kişilerin tekelinde olduğu ve bazı siyasi oluşumların ise bunu alenen icra ettikleri görülmektedir. Özellikle son 6 yıllık siyasi irade ve milletin temsilinin büyük bir kısmını eline geçirmiş olan iktidar bunu en güzel şekliyle icra etmektedir.

Son altı yılın iktidar sahibi olan siyasileri ve muhalefet görevini üstlenmiş oluşumların sahipleri, devlet adamı vazifelerini ve bu milletin çıkarları için seçilmiş olduklarını unutmuş, kendi çıkarları doğrultusunda çalışmalar yapmaya başlamışlardır. Faydaların esas teşkil ettiği durumlar öncelikle kendi çıkarları veya yandaşlarının çıkarları doğrultusunda, ya da yönlendirmiş olanların payandalarını tamamlamak üzere, başkalarının güdümünde icraya konulmuştur.

Bugün herkes dış müdahale ile oluşturulan siyaset senaryolarından, alternatifsiz bırakılmak istenen siyaset sahnelerinden, danışıklı dövüşle oluşturulan kriz görüntülerinden ve gayri milli teslimiyetçi yönetim anlayışlarından rahatsız olmuş görünmektedir. Teslimiyetçi anlayış, iç siyasetin seyrini AB etkisinde belirlemiş, halkın gereksinimlerinden ziyade Avrupa Parlamentosu’nun istekleri doğrultusunda hareket etmiştir.

İç siyasetteki bu döngü etkisindeki basiretsizlik, dış siyasette de yansımaktadır. Dış siyaseti ülkeler arası ilişkilerde kendi ülke çıkarlarını korumak yerine, küreselleşen dünya düzeni içerisinde, ülke emperyalizmin kucağına itilmektedir. Dış siyasette alınan kararlar daha çok kendi milletinin çıkarlarından ziyade, emperyalist devletlerin isteği doğrultusundadır.

Siyasetin global güç odakları tarafından açık bir şekilde manipüle edildiği bu yıllarda, coğrafi ve stratejik konumu ile çok nazik bir durum arz eden ülkemiz siyasetinde, artık daha dikkatli olmaya, daha teşkilatçı davranmaya, daha iyi yetişmiş kadrolara ihtiyaç vardır. Küresel emperyalizm karşısında sadece ve sadece milli doktrinlere sahip, milli çıkarlar ve hedefler doğrultusunda hareket eden, bağımsız bir ekonomik ve siyasi anlayışa sahip olan bir yapılanma ile karşı durulabilir ve ‘’Lider Ülke Türkiye’’ hedefine bu yapılanmalar ile ulaşılabilir.

Hiç yorum yok: